8 Eylül 2017 Cuma

TALLİNN




Riga’dan Tallinn’e arabayla yaklaşık 4 saat 20 dakikalık bir yolumuz vardı ve yol üstünde Parnu'ya da uğrayacağımız için yola erken çıkmamız gerekiyordu, sabah 9’da Riga'dan hareket ettik ve 3 saatlik bir yoldan sonra Parnu'ya vardık, Parnu Estonya'nın yazlık şehriydi, nasıl İstanbul'lular yazın İzmir'e akın ediyolarsa Tallinn’lilerde Parnu'ya akın ediyorlarmış. Biz de her ne kadar baltıklarda sezon bitsede Parnu'yu görmeden Tallinn'e geçmeyelim dedik ve baltıkların yazlık mekanı, Estonların denize girdiği yer olan Parnu'ya gittik. Parnu'ya gittiğimizde Parnu'da maraton vardı ve zaten 40 bin nüfusu olan küçücük bir yer olan Parnu'da hemen hemen herkes maratondaydı, arabayı park edip, Parnu sahiline yürüdük ve gerçekten harika bir manzarayla karşılaştık, baltık denizi karşımızdaydı plajı bembeyaz kumla kaplıydı, tabi ki denize kimse girmiyordu çünkü artık 3 eylül olmuştu, 15 gün önce gelseydik eminim ki plajda bir sürü güneşlenen ve denize giren olacaktı ama maalesef sezon kapandıktan sonra gidebilmiştik Parnu'ya, denizde bir 15 metre geri çekilmişti, kumsalda biraz yürüdük ve o harika atmosferde bol bol fotoğraf çektirdikten sonra Parnu'dan ayrılıp Tallinn’e doğru yol aldık.



Parnu Estonya'nın en güneyinde Tallinn’de en kuzeyindeydi ve en güneyden en kuzeye 1 saat 40 dakikada vardık, Estonya o kadar küçük bir ülke işte, Tallinn’e vardıktan sonra hemen otelimize yerleştik, otelimiz de old town’un içinde olduğundan otelden çıkar çıkmaz old town’a girmiş olduk ve otelden aldığımız haritayla beraber Tallinn’i gezmeye başladık. merkez meydandan gezimize başladık, Fat Margeret kulesi, St Olavs church, Toompea kalesi, Alexander Nevsky katedrali, Maiden kalesi, Kiek in de kök, Özgürlük meydanı ve Virgin Mary katedralini gezdikten sonra biraz dinlenmek için merkez meydanda bir cafeye oturduk ve Tallinn’in yerel birasından içtik, dinlendikten sonra bu sefer new Tallinn’i gezmek için old Tallinn’den çıktık ve şehrin graffitilerle kaplı caddesi olan Telliskivi Loomelinnak’a gittik.

Tallinn’in bu bölgesinde hemen hemen her duvarda bir graffiti görmeniz mümkün ve bu graffitiler şehre renk katmışlar, adeta turistik bir yer olmuş o bölge ve turistlerde o graffitileri görmek için Telliskivi Loomelinnak’ı ziyaret ediyor ama gerçekten de Tallinn’e giden herkesin bu bölgeye gidip o sanat eseri graffitileri görmesi gerekiyor diye düşünüyorum, ordaki yüzlerce graffitiyi de gördükten sonra tekrar old town’a gittik ve hediyelik eşyalarımızı alıp karnımızı doyurmak için hesburger’e gittik. Hesburger tm Baltıklarda bulunan bir fast food zinciri ve bizim baltıklar gezimizde sıkça girdiğimiz bir yer, 3 euro 60 cent’e gayet doyurucu bir menü alabildiğiniz harika bir fast food zinciri, eğer hesburger olmasaydı baltıklar gezimizde aç kalabilirdik, Litvanya'da da Letonya'da da Estonya'da da hesburger imdadımıza yetişti, hatta bir ara hesburgeri Türkiye'ye mi getirsek acaba diye düşünmedik de değil. hesbusgerde karnımızı doyurduktan sonra sabah erkenden kalkıp arabamızı bırakıp feribotla Helsinkiye geçip ordan da uçakla İstanbul'a döneceğimizden otelimize dönüp bavullarımızı toparlayıp uyuduk ve sabah 6.40’da çıkıp arabamızı kiraladığımız şirkete bırakıp ordan Helsinki feribotumuzun kalktığı limana gittik. 

6 gece 7 gün süren Finlandiya-Litvanya-Letonya ve Estonya gezimiz gerçekten çok keyifliydi evet günde ortalama 20 km yürüyerek yorulduk açıkçası ama bir şehri gezmenin en iyi yolu yürümek değil midir? Finlandiyayı iskandinav ülkesi olarak sayarsak Finlandiya ve Baltık ülkeleri gezimizin tek negatif yanı donmamız oldu, bu mevsimde İzmir'de 32 derecede terlerken biz orda 15 derecede resmen donduk, daha önce ağustosta üşüdüğüm olmamıştı, bu da bir deneyim oldu, soğuk dışında başka hiç bir kötü şey yaşamadık.

Bu 4 ülkeyi karşılaştıracak olursam eğer en pahalı ülke tabi ki de Finlandiya'ydı, onu sırasıyla Letonya ve Estonya takip etti, en ucuz ülke Litvanya'ydı, en sevdiğim ülke de Litvanya oldu açıkçası bunun ucuz bir ülke olmasıyla alakası gerçekten yok, Litvanya'dan sonra sırasıyla Estonya-Finlandiya oldu, en sevmediğim ülke de Letonya oldu çünkü sovyetler etkisinden hala kurtulamamış bir ülkeydi letonya ve letondan çok rus vardı ülkede. 

Sovyetler birliği dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan Litvanya-Letonya-Estonya'dan Estonlar ve Litvanlar tamamen Sscb etkisinden kurtulmuş fakat Letonya'da hala ciddi anlamda Sscb etkisi görülmekteydi, zaten en çok Rus'un yaşadığı baltık ülkesinin de Letonya olması bunu kanıtlayan bir istatistik. Hiç aklımızda yokken bir anda hadi baltıklar yapalım diyerek gittiğimiz bu destinasyon sonunda iyi ki gitmişiz dediğimiz güzellikte oldu, herkese baltık ülkelerini görmeyi öneririm ama gidecekseniz kesinlikle 15 ağustostan sonra gitmeyin, gezerken üşümenin alemi yok, sıcak sıcak gezmek için temmuz en ideal ay bence.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder