28 Kasım 2010 Pazar

ÇAĞAN IRMAK SİNEMASI VE PRENSESİN UYKUSU



Çağan ırmak, yeni türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri ve gerçekten çok önemli seyirciyi can evinden vuran ve haftalarca kamu oyu yaratan filmleri var ırmak'ın ve bu yazımda geçmişten başlayıp son filmi PRENSESİN UYKUSUNA kadar Çağan ırmak filmlerini yazayım dedim.
Çağan Irmak yönetmenlik kariyerine Bana Old and Wise'ı Çal adlı kısa filmiyle başlamıştı kısa bir film olmasına rağmen Derya Alabora ve Erkan Can'ın oynadığı dikkat çeken bir film olmuştu oyuncular zaten harika oyunculardı ve konusu itibariyle de seyirciyi etkileyen bir filmdi kısa olmasına rağmen bu filmle ırmak kariyerine güzel bir başlangıç yaptı. Hemen sonrasında Çilekli Pasta adlı televizyon filmiyle karşımıza geçti bu sefer bu da dediğimiz gibi televizyon için çekilen bir filmdi ve o kadar iddaalı olmamasına rağmen bu filmin adı söylendiğinde her izleyen tebessüm eder sanırım yani izleyiciyi yine etkilemeyi başarmıştı Irmak bu filmiylede o kadar ki film bi ara her hafta yayınlanıyordu televizyonda ve her haftada hatır sayılır bir reyting yapıyordu o yüzden bu filmi izlemeyen türk evladı kalmamıştır diye düşünüyorum.
Bana Şans Dile ile ilk sinema filmini yaptı Çağan Irmak 2001 senesinde filmde anlatılmak istenenler aslında güzeldi etkileyici olabilirdi ama maalesef istenilen etkiy yaratmadı oysa o zamanın çocukları olsa da bugünün önemli aktörleri İsmail Hacıoğlu ve Rıza Kocaoğlu başroldeydiler bu filmde ama bu film bence Irmak'ın sinematografisinde en başarısız filmdir ki 3.filmi olduğu halde bunu söylüyorum derken bu başarısızlıktan sonra Asmalı Konak ve Çemberimde Gül Oya adlı iki televizyon dizisi yönetti iki dizide çok başarılı oldu bol reytingler aldı hatta Asmalı Konak o kadar tuttu ki dizi bitince filmi bile çekildi bu iki dizi projesinden sonra tekrar sinemaya döndü ve Çağan Irmak sinemasının en başarılı filmi ortaya çıktı MUSTAFA HAKKINDA HERŞEY ile.
Mustafa Hakkında Herşey belki birazdan bahsedeceğim filmleri kadar türk halkını etkilemedi ama sinema açısından değerlendirirsek en başarılı filmi oldu Irmak'ın gerek oyuncular gerek film müzikleri gerekde senaryosu açısından baktığımızda çok iyi bir filmdi türk sineması için.
Bu filmden hemen bir sene sonra asıl patlamayı gerçekleştirdi Çağan Irmak Babam ve Oğlum filmiyle evet Irmak'ı herkes tanıyordu zaten çoktan popüler olmuştu bu filme gerek yoktu popüler olmak için ama bu film türk insanını öyle bir vurdu ki öyle bir etkiledi ki bu filme gidipte ağlamadan çıkanı dövüyorlardı desem yeridir herkes kendinden bir şeyler buldu herkes doya doya ağladı bir iki hatta üç kere giden insanlar oldu ve bu filmle Irmak kariyerinin en yüksek tepesine çıkmış oldu bu filmde de müzikler ve oyuncular harikaydı senaryo zaten enfesti.
Irmak sinemasında müzikler çok önemli bir yer tutar aslında bunu Çilekli Pastada da gördük Mustafa Hakkında Herşeyde de Babam ve Oğlumda da ama bunu en çok gördüğümüz filmi tabi ki Issız Adamdır ama bu filme gelmeden önce Kabusler evi adlı 3 seriden oluşan filmler çekti Irmak bu da onun her tür de film çekme hevesinden kaynaklanıyordu hemen ardından Ulak geldi kadro sağlamdı ama biraz daha kendisi için yapmıştı bu filmi ve kendi yağında kavrulan bir film oldu diyebiliriz.( Zaten çağan ırmak genelde bir iddalı bir iddasız film yapar iddalı Babam ve Oğlumdan sonra ulak iddasızdı hemen ardından iddalı Issız Adam ve iddasız Karanlıktakiler ve son filmi iddalı Prensesin Uykusu).
Ulak dan hemen bir sene sonra Babam ve Oğlumdan da büyük etki yaratan nerdeyse bu film hakkında yazı yazmayan yazarın kovulduğu bir kamuoyu oluşturan Issız Adam geldi Irmak tan, bu filmde de film müzikleri damga vuruyordu filme diğer filmlerinde de müzikler hep iddalıydı ama bu filmde resmen filmin önüne geçiyordu müzikler bu da aslında Irmak'ın sinemada müziği kullanma uzmanı olduğunun göstergesi oluyordu çok eski ve çoğu kişinin unuttuğu müzikleri öyle bir ortaya çıkarmıştı ki tam 2 sene o müzikler heryerde aralıksız çaldı o şarkıları söyleyenler tekrar ünlendi kasetleri satmaya başlandı ve herkes o müzikleri dinleyerek ağladı,efkarlandı hasret giderdi, tabi ki müzikler harikaydı ama bu filmi kötü asla yapmazdı filmde müzikleri kadar harikaydı öyle bir yerden girmiştiki Irmak bu filmde de gözyaşları şelale olum aktı seyircilerden, herkes ADA ve ALPER oldu tartışmalar analizler binlerce yazı akıp gitti ve Irmak'ın sinemasında en etkili çarpıcı filmi oldu bu film, ilerde bundan daha etkili bir film yapabilirmi çok zor ama sözkonusu Irmaksa neden olmasın diyebiliriz.

Çağan Irmak sinemasını değerlendirdikten sonra son filmi Prensesin Uykusuna gelelim artık geçen hafta vizyona giren ve benim dün izlediğim film açık söylemek gerekirse Mustafa Hakkında Herşeyden de ,Issız Adamdan da Babam ve Oğlumdan da dah zayıf etki olarak ama ırmak yine masallara(Babam ve Oğlumdaki gibi)sığınmış ve yarı masal yarı gerçek bir dünya yaratmış filmde, film ilk yarının sonuna kadar gayet sıkıcı geçiyor hatta ilk yarı 10 dakika erken bitse filmden bu ne ya diyip çıkan kişiler bile olabilir ama son 10 dakika sazı ele alan büyük usta GENCO ERKAL sayesinde film yükselişe geçiyor ve 2.yarı bu yükseliş giderek zirveye çıkıyor her filminde olduğu gibi Irmak hem güldürüyor hem ağlatıyor bu filminde de ve yine film müzikler çok başarılı( artık bu alanda türk sinemasının en iyi yönetmeni oldu diyebiliriz)ama beni seyirci olarak rahatsız eden bir durumda olmadı değil film müziklerini REDD grubu yapmış evet gayet de güzel olmuş ama sanki Irmak gruba müzikler yaptığı için kıyak geçmiş ve filmde de reklamlarını yapıp hatta kısa bir rolde vermiş grup üyelerine bu neden beni rahatsız etti derseniz çünkü REDD grubunun hitap ettiği kesim belli ve filmdeki tahminen 8-10 yaşları arasındaki ufak kızın REDD grubuna hayran olması biraz mantıka ters geliyor tek olumsuz eleştiriyi burda yapabilirim film için, bu durumu geçersek dediğim gibi GENCO ERKAL ustanın olduğu her sahne akıcı her sahne de gülüyorsunuz ve filme damgasını vuruyor büyük usta, film kendimiz sorgulama şansı veriyor bize kader nedir ne değildir ve herkes kaderine razı mı olmalıdır yoksa kaderini kendi mi çizmelidir sorularına güzel cevaplar veriyor aslında ve dedğim gibi masallarla gerçek hayatı çok iyi birleştiriyor ve sonuç olarak izlenmesi gereken güzel bir film ortaya çıkıyor.
Çağan Irmak'ın son filmi Prensesin Uykusu gidilip izlenmesi gereken bir film olarak karşımıza çıkıyor bakalım bir sonraki projesi ne olacak Irmak'ın benim tezime göre iddasız bir yapıt olmalı bekleyip göreceğiz ama ben onu beklerken siz PRENSESİN UYKUSU na gidin izleyin ve sinemadan mutlu bir şekilde ayrılın diyorum.

15 Kasım 2010 Pazartesi

UNFAITHFUL


Mutlu bir karı koca durumları gayet iyi ve birde çocukları var herşey yolunda gidiyor, kadın müzayede işleri ile uğraşıyor adam ise iş adamı, rüzgarlı bir gün kadın şehre uzak evlerinden, şehre müzayedeye giderken aniden bir fırtına başlıyor ve bir adamla çarpışıyor adam gayet yakışıklı ve son derece kibar ve ayağı kanayan kadını evine davet ediyor pansuman için derken eve çıkıyorlar ve kitaplarla son derece ilgili adam bu güzel kadının ilgisini çekmeyi başayıyor pansuman tamamlanıp kadın evine gitmek için tam çıkacakken eline de bir kitap tutuşturuyor kadının ve filmimiz böylelikle başlamış oluyor.
Başrollerinde Diane Lane, Richard Gere ve de Olivier Martinez in oynadığı bu harika film sadece seyirlik bir film değil, ahlak ve etik kavramlarını sorgulatan, evli olmalarına rağmen yalnızlaşan metropol insanının da hikayesi aslında bu filme anlatılan, SADAKAT nedir? kim eşine karşı gerçekten sonsuz bir sadakat içindedir? Erkek aldatınca farklı , Kadın aldatınca farklı mı gelişir olaylar ? ya da Aldatmanın sonu nereye gider, seni aldatan brisi için eşinde olsa bu elini kana bulamaya değer mi? işte bütün bu sorulara bu filmde cevap alacaksınız gerçekten inanılmaz bir film, aldatmak bir süreçmidir yoksa bir anlık bir çılgınlıkla mı yapılır ve cezası ne olmalıdır ? ya da aldatılan affetmelimidir bu neye göre değişir ? çocuk olması işleri zorlaştırır mı çağımızın en sakıncalı kelimesi olan aldatmak bu filmde çok güzel işleniyor.
İZLEYİN.
P.S: Diane Lane bu filmle aday olduğu en iy kadın OSCARINI kesinlikle hak etti ama maalesef hakkı sağlam bir şekilde yenildi ödül Nicole Kidman a gitti.

13 Kasım 2010 Cumartesi

schusteri anlamak


Bu ülkeye kariyerli çok teknik adam geldi ve türk futboluna ayak uyduramadıkları ve de gereksiz inatları yüzünden hepsi gönderildi ülkelerine nerdeyse tekme tokat, Real Madrid e 2 kere şampiyonlar ligini kazandıran Del Bosque mesela, Beşiktaş a geldiğinde tüm dünya şaşırdı çünkü Bosque Zidane,Figo,Raul,Roberto carlos,Ronaldo ve Beckham gibi yıldızlar karmasını çok iyi yönetti bu futbolculardan adeta kolej takımı yarattı ve harika başarılar kazandı(herkes o adamlarla ben bile kazanırım desede zor olan yıldızları yönetmektir çünkü hepsinin egoları çok yüksektir), Beşiktaşdan ise daha 1 sene bile tamamlanmadan saygısızca davranılarak adeta kovuldu ve bunun bedelini de 8.5 milyon euro tazminat alarak gösterdi amatör yönetime, ve sonra gidip spanyayı DÜNYA ŞAMPİYONU yaptı Bosque, evet Beşiktaştan kovulan, hoca değil denen Del Bosque, Fenerbahçe de çok büyük bir sükse yaparak İspanyayı Avrupa şampiyonu yapan Aragones i getirtti (ki İspanya milli takımlarda çok başarısız bir ülkeyken bunu yaptı Aragones) ve maalesef o da büyük hayal kırıklığı yaşattı 1 sezon zor dayanıldı kendisine ve sezon biter bitmez tazminatı verilerek (3.5 milyon) euro o da aynı Del Bosque gibi ispanyaya postalandı, Galatasaray benim neyim eksik diyerek Barcelonayı 2 sene şampiyon yapan Rijkaard ı getirdi takımın başına o da büyük sükse yaptı ve rijkaard ismini duyan avrupanın gelecek vaad eden yıldızlarıda Galatasaray a geldi, ve geçen sene herkes bu sene Gs açık ara şampiyon olur dedi ama hayalkırıklığı yarattı Rijkaard, sakatlıklara atıldı suç bi türlü istediği sistemi oturtamadı ve bunda ısrarda etti, yıldızları gerçek mevkilerinde oynatmadı Elanoyu mesela sol kanatta oynattı uzun süre ve hüsranla sonuçlanan bir sezondan sonra Galatasaray ezeli rakipleri gibi sabırsız çıkmadı 1 sene daha şans verelim dediler güvendiler Rijkaard'a ve bu sezon başladı yine aynı terane, derken Karabük e de yenilince yönetimin artık yapacak başka bir şeyi kalmamıştı onlarda mecburen tazminatını vererek yolladılar Rijkaardı(3.5 milyon euro) 3 büyük takımımızın 3 büyük hocayı getirip üçünde de büyük başarısızlıklar yaşamaları acaba bir tesadüfmüydü her ne kadar Rijkaard hollandalı olmasada İspanyol mantalitesiyle futbol oynatıyordu aynı Del Bosque ve Aragones gibi bu da ister istemez şu soruyu sormamızı sağlıyor : İSPANYOL MANTALİTESİ TÜRK FUTBOLUNA ADAPTE EDİLEMİYOR MU? bu sorunun cevabı şimdilik evet ve şimdi önümüzde 4. örnek var SCHUSTER.
Bernd Schuster de Real Madrid i ispanya da son kez şampiyon yapan hoca(üstelik rekor puanla ve Barcelonayı nou campta yenerek) olarak ve Real Madridten önce Getafe de oynattığı futbolla büyük saygı gösterilen bir hoca olarak getirildi Beşiktaş başına ve aynı Rijkaard gibi Schuster ismini duyan dünya yıldızları da Beşiktaş a geldi önce QUARESMA sonra GUTİ getirildi ve beşiktaş için tüm spor basını daha lig başlamadan bu senenin şampiyonu belli diye yazılar yazdı evet kadro gerçekten bu lig için kalburüstü bir kadroydu üstelik Beşiktaş her zaman ezeli rakiplerine göre daha mütevazi kadrolar kurarken bu sefer onlardan çok daha üstündüler, her mevkide bir değil iki alternatif oluşturuldu ve Schustere emanet edildi bu takım, ama herşey kadrolar olsaydı zaten lig oynanmazdı direk en iyi kadroya şampiyonluk verilirdi tabi ki öyle saçma bir şey söz konusu bile değil ve lig başladı ilk başlarda bu kadroya yakışır bir ivme kazandı Beşiktaş ard arda başarılı sonuçlar geldi hem ligde hem de avrupada, derken bu kadronun en spektaküler ismi olan QUARESMA sakatlandı ve Beşiktaş onun yokluğunda tam 6 maça çıktı ve sadece 1 maç kazandı, kazanırken takım, schuster fazla eleştirilmiyordu (oysa çok büyük hatalar yapmasına rağmen hiçbir maça aynı kadroyla çıkmadı hep rotasyon diyerek oyuncuları değiştirdi ve de dünyada artık kullanılmayan çizgi defans ile takımı oynattı) kaybetmeye başlayında parantez içinde yazdıklarım yüksek sesle konuşulmaya başlandı, Real Madrid ve Barcelona da bile çekirdek bir kadro vardır ve o oyuncular sakat olmadıkları zaman mutlaka oynarlar ama Schuster takımla hamur gibi oynadı ve bir iskelet kuramadı bunda sakatlıklar da önemli rol oynadı aslında ama yine de bir kadro yapmalıydı her maç oynayan, ve 11.hafta sonunda liderle puan farkı 9 a çıktı bakalım bundan sonra neler olacak Schuster ispanyol mantalitesinde ısrar edip başarılı mı olacak yoksa o da Del Bosque, Aragones ve Rijkaard gibi ülkesine mi gönderilecek izleyip göreceğiz ve bu macera sonunda ispanyol mantalitesinin ülkemizde başarılı olup olmayacağının cevabı net olarak alınacak.

10 Kasım 2010 Çarşamba

ÖLMEDEN ÖNCE MUTLAKA İZLENMESİ GEREKEN 145 FİLM

Her önemli sinema sitesi yaza sinema yazarı ya da önemli dergi ve mecmualar her sene ölmeden önce izlenmesi gereken filmler diye bir liste yayınlarlar hatta ölmeden önce izlenmesi gereken 1001 film diye bir kitap bile var, aklımda hiç yoktu böyle bir fikir taa ki twitterdan bir arkadaş bana ölmeden önce mutlaka izlemem gerekekn 50 filmi yazarmısın diye rica edene kadar bende tabiki bu değerli ricayı geri çevirmemek için giriştim böyle bir liste hazırlamaya nacizane sinema bilgimle bende bir liste yaptım 50 film cidden çok az olduğu için 145 e kadar sınırladım ama listeyi incelediğinizde de göreceksiniz ki görünürde 145 olan liste baya bi uzuyor ama açık ve net söylüyorum ve bu konuda çok iddalıyım azıcık sinema kültürüm olmasını istiyorum diyen birisi mutlaka bu filmleri izlemeli her türün en iyileri ve de gerçekten kült olmuş filmler var ve her ülke sinemasından almaya çalıştım elimden geldiğince umarım işinize yarar bu liste şimdiden iyi seyirler diliyorum.

145-breakfast at tiffanys-1961 7.8
144-the changeling-1980 7.3
143-deep red&inferno&opera&unsane&suspiria-75&80&87&82&77 7.69 6.7 7.09 7.09 7.30 dario argento
142-dawn of the dead-1978 8.0
141-the exorcist-1973 8.1
140-halloween-1978 8.0
139-night of the living dead-1968 8.0
138-the evil dead 1&2-1987-7.6 7.9 sam raimi
137-the innocents-1961 8.0
136-scream&the last house on the left&the nightmare on elm street-96&72&84 7.2 5.9 7.4
135-lost in translation-2003 7.9
134-the bridges of Madison country-1995 7.2
133-the unbearable lightness of being-1988 7.4
132-persepolis-2007 8.0
131-the deer hunter-1978 8.2
130-gone with the wind-1939 8.2
129-all about eve-1950 8.4
128-from here to eternity-1953 7.9
127-the shop on main street-1965 8.1
126-patton-1970 8.1
125-the tin drum-1979 7.6
124-life is beautiful-1997 8.4
123-no mans land-2001 8.0
122-no country for old men&the big lebowski-07&98 8.3 8.2
121-lord of war-2005 7.7
120-irreversible-2002 7.3
119-The lives of others-2006 8.5
118-Rain man-1988 8.0
117-Magnolia&there will be blood-1999&2007 8.0 8.20 paul Thomas anderson
116-Gandhi-1982 8.20
115-Trainspotting&slumdog millionaire-96&08 8.20 8.30 danny boyle
114-Groundhog day-1993 8.2
113-District 9-2009 8.3
112-Sixth sense-1999 8.2
111-Heat-1995 8.3
110-Blade runner&alien&gladiator-82&79&00 8.3 8.5 8.3 ridley scott
109-Cinema paradiso&stanno tutti bene&the legend of 1900-88&90&98 8.40 7.58 7.80 guiseppe tarnatore
108-Amelie-2001 8.6
107-Pans lybrinth-2006 8.4
106-Duck soup-1933 8.10
105-Citizen kane&the third man&touch of evil-41&49&58 orson welles
104-One flew over the cuckoos nest-1975 8.9
103-The good the bad and the ugly-1966 9.0
102-25th hour&malcolm x-2002&1992 7.9 7.2
101-jeux denfants-2003 7.6
100-into the wild -2007 8.2
99-all the real girls-2003 7.1
98-unfaithful-2002 6.6
97-lorenzo’s oil-1992 7.0
96-kind hearts and coronets-1949 8.3
95-superbad-2007 7.8
94-V for vendetta-2006 8.2
93-dumb and dumber-1994 7.2
92-eurotrip-2004 6.5
91-american history x-1998 8.6
90-das experiment-2001 7.9
89-fight club&se7en&the social network&the game-99&95&2010&97-8.80 8.70 8.50 7.7 david fincher
88-ghost world-2001 7.7
87-into the wild-2007 8.2
86-love actually-2003 7.9
85-pulp fiction&kill bill series&reservoir dogs&inglarious basterds&sin city-94&03&92&09 8.90-8.20 8.40 8.40 8.30 quentin tarantino
84-secrets and lies-1996 7.9
83-shaun of the dead-2004 8.0
82-the pursuit of happyness-2006 7.8
81-okuribito-2008 8.1
80-the night of the hunter-1955 8.2
79-big fish&Edward scissorhand&betle juice-03&90&88 8.1 8.0 7.3 tim burton
78-amores perros&21 grams&babel üçlemesi alejandro amenabar
77-my left foot-1989 7.8
76-salaire de la peur-1953 8.3
75-goodfellas&taxi driver&the departed&raging bull&casino&shutter island-90&76&06&80&95&10 martin scorsese
74-4 months 3 weeks 2 days-2007 7.9
73-monyh phyton and the holy grail & life of brain-75&79 terry gilliam
72-shadow of a doubt&rear window&psycho& vertigo&rebecca¬orious-43&54&60&58&40&46 alfred hitchcock
71-a bout de souffle&bande a part&vivre sa vie&le mepris-60&64&62&63 8.0-7.89-7.69 jean luc godard
70-the notebook-2004-8.0
69-leon-1994 8.6
68-the silence of the lambs-1991 8.7
67-city of a god-2002 8.8
66-kramer vs kramer-1979 7.7
65-scarface-1983 8.2
64-old boy-2003 8.3
63-himel über der Berlin-1987 8.0
62-star wars triology George lucas
61-bin-jip&shi-gan-2004&2006 8.0 7.2 kim ki duk
60-brief encounter&Lawrence of arabia&the bridge on the riwer kwai&doctor zhivago-45&62&57&65 8.2-8.60-8.40-8.0 david lean
59-the dark knight&inception&memento&the prestige-08&10&00&06-8.90 9.10 8.70 8.40
Christopher nolan
58-the kid&the great dictator&citylights&modern times&the gold rush-21&40&31&36&25 8.29 8.40 8.60 8.50 8.20 charles chaplin
57-american beauty-1999 8.6
56-guess who is coming to the dinner-1967 7.8
55-schlinders list&the color purple&saving private ryan&jaws&duel-93&85&88&75&71 8.90 7.70 8.508.30 7.70 steven spielberg
54-braveheart-1995 8.4
53-los olvidados&viridiana&the exterminating angel&charme discret de la bourgoise&cet obscur du desir&belle de jour-50&61&62&72&77&67 luis bunuel
52-singin in the rain-1952 8.4
51-a clockwork orange&full metal jacket&the shining&dr strengelove&eyes wide shut-71&87&80&64&99 stanley kubrick
50-requiem for a dream-2000 8.5
49-harold and maude-1971 8.1
48-rashomon&dersu uzala&seven samurai&ikiru&ran-50&75&54&52&85 akira kurosawa
47-casablanca&yankee doodle dandy-42&42 8.80-7.79 michael curtiz
46-idi i smotri-1985 8.2
45-it is a wonderful life&mr.smith goes to Washington&it happened one night-46&39&34 8.7
8.4 8.3 franck capra
44-persona&the seventh seal&smultronstallet&scenes from a marriage&autumn sonata&viskningar och rop&skammen&den goda viljan-66&57&57&73&78&72&68&92
43-eternal sunshine of the spotless mind-2004 8.5
42-la finestra di fronte-2003 7.4
41-gegen die wand-2004 8.0
40-the wedding singer-1998 6.8
39-forrest gump&back to the future-94&85 8.6 8.4
38-close-up-1990 8.1
37-the sweet hereafter-1997 7.8
36-turtles can fly-2004 7.9
35-the party-1968 7.4
34-missing-1982 7.7
33-time to leave-2005 7.1
32-the remains of the day-1993 7.9
31-a women under the influence&love streams-1974&1984 8.0 8.0
30-antonias line-1995 7.3
29-henry V-1989 7.9
28-3 renk üçlemesi red-white-blue-1994 8.1
27-the white ribbon&the seventh continent-2009-1989 7.9 7.8 michael haneke
26-dogville&breaking the waves&dancer in the dark-03&96&00 7.9 7.8 7.8 lars von trier
25-l’avventura&blow up-1960-1966 7.9 7.6 michalengelo antonioni
24-das boot-1981 8.5
23-howls moving castle&spirited away&mononoke-hime-2004&2001&1997 8.1 8.5 8.3 hayao miyazaki
22-mash& 3 women-1970&1977 7.8 7.8 robert altman
21-chinatown&repulsion&rosemarys baby-1974&1965 8.5 7.9 roman polanski
20-dolls-2002 7.7
19-in the mood for love-2000 8.1
18-talk to her&all about my mother-2002&1999 8.0 7.8 pedro almodovar
17-landscape in the mist-1988 8.0
16-the 400 blow&day for night&Jules et jim-59&73&62 8.1-7.99-7.80 francois traffaut
15-the best years of our lives&roman holiday-46&53 8.20 8.10 william wyler
14-sunset blvd-double indemnity&some like it hot&the apartment-50&44&59&60 8.70-8.60-8.40-8.40 billy wilder
13-the grapes of wrath-1940-8.2
12-mamma roma&edipo re&la rabbia-62&67&63 7.89-7.59-7.59 pasolini
11-le boucher&une affaire de femmes&le ceramonie-70&88&95- 7.58-7.55-7.48 chabrol
10-maria braun&lili marleen-79&81 7.80-7.22 fasbinder
9-the elephant man&mulholland drive&blue velvet&lost highway-80&01&86&97 david lynch
8-all quiet on the western front-1930 8.1
7-the godfather 1&2- apocalpyse now-79&72 francis ford coppola
6-nights of cabiria&la dolce vita&8.5-57&60&63-8.29-8.10-8.20 federico fellini
5-to kill a mockingbird-1962-8.5
4-hotel rwanda-2004 8.3
3-west side story-1961 7.7
2-moulin rouge-2001 7.7
1-annie hall&Manhattan&hannah and her sisters&match point&love and death&husbands and wives&vicky cristina barcelona-77&79&86&05&75&92&08 woody allen


Türk filmleri

Selvi boylum al yazmalım
Ahh belinda
Adı vasfiye
Dilberin 8 günü
Issız adam
Mustafa hakkında her şey
Babam ve oğlum
Filler ve çimen
Tabutta rövaşata
Vicdan
Teyzem
Fatma gülün suçu ne
Başka dilde aşk
Başka semtin çocukları
Bornova Bornova
Mutluluk
Sonbahar
Türev
Dila hanım
Vesikalı yarim
Gelin-düğün-diyet
Güneşi gördüm
Sevmek zamanı
Susuz yaz
Ağır roman
Arabesk
3 maymun
İklimler
Uzak
Anayurt oteli
Karşılaşma
Hayat var
Kaç para kaç
Korkuyorum anne
Barda
Gemide
Propaganda
Uçurtmayı vurmasınlar
Eşkıya
Gönül yarası
Muhsin bey
Arkadaş
Yol
Sürü
Umut
İtiraf
Yazgı
Kader
Masumiyet
Yılanların öcü



Not: filmler sıraya göre değil karışık yapılmıştır.
Not 2 : 1 maddede birden çok film varsa o filmlerin hepsi aynı yönetmenin filmleridir.
Not 3: bu listeyi saat 1.00 dan 6.00 a kadar yaptım gözümden kaçan filmler varmıdır olabilir ama yukarıda yazan filmler bence ölmeden önce kesinlikle izlenmelidirler 
Not 4: yanlardaki rakamlar www.imdb.com sitesindeki 10 üzerinden verilen puanları belirtiyori

Bu filmler sizlere güzel vakitler geçirtiyor ve size bir şeyler katıyorsa ne mutlu bana

A Moment to Remember


Orjinal adını yazamam çünkü kore filmi :) ama bu film yükselen kore sinemasının önemli bir örneği olarak karşımıza çıkıyor gerçi 2004 yapımı biraz geç kaldım izlemekte 2 gün önce bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izledim dün gece bu filmi.
Dediğim gibi kore sineması dünya sinemasında kendine önemli bir yer edindi başta Kim-Ki Duk olmak üzere koreli yönetmenlerin başarılı filmleri sayesinde ve bu filmler tüm dünya seyircisine hitab eden içten ve sıcak filmler olmalarından dolayı kore sineması bir anda patlama yaptı bu filmde kore sinemasının duygusal yönü kuvvetli olan örneklerinden en önde geleni diyebilirim.
Film klasik türk filmi gibi başlıyor aslında zengin kız ve fakir erkek ve kızın babası ilişkilerini onaylamıyor ilk başta ama dayanamıyor ve bir şekilde evlenmelerine onay çıkıyor kız kendi mesleğinde başarılı bir stilist erkek ise yine kendi mesleğinde çok başarılı bir mimar(amelelikten mimarlığa) ve bu muhteşem aşk hikayesi filmin temposunu zaman zaman düşürsede seyirciyi yakalıyor hatta kimi anlarda gözyaşları sel olabilir benden söylemesi gerçekten çok içten ve seyirciyi içine alan bir duygu bütünlüğü var filmde.
Kasım ayında olduğumuz için söylemek istedim Kasımda Aşk Başkadır(sweet november) nasıl kült olmuş bir filmde bu filmde ondan çok daha fazlası var konu itibariyle birbirlerine çok benzeyen iki film aslında ama biri tabiki oyuncuları ve hollywood büyüsüyle kült olmuş bir film ama bu filmde bence kült olacaktır yakın zamanda her ne kadar zaten 6 sene olmuş desenizde bence sinema olarak Sweet November dan çok daha başarılı bir film.
Kore sinemasının bu filmle birlikte bi kaç başarılı örneğini de yazmak istiyorum kesinlikle izlenmesi gerektiğin düşündüğüm bu filmleri de izlenmesi gereken film listenize ekleyin derim
Kim- ki Duk tan :
sprin, summer, fall, winter and summer: bu film az diyalog ama ama sözsüzde çok şey anlatılabileceğini anlatan harika bir filmdir.
3-iron: diğer ismiyle bin-jip bu da soundtrackleri ve harika aşk hikayesiyle kesin izlenmeli
Shi-Gan: en sevdiğim filmi budur kim-ki duk un aşk için herşey yapılır ama bukadarıda çok fazla dedirtecek bir film.
Old-boy: bu filmi önermek biraz saçma olur izlemeyen kalmışmıdır acaba eğer kaldıysa da bu yazıyı okuduktan sonra hemen acil izlemeli 4 kez izledim ama daha en az 4 kez daha izlerim kore sinemasının açık ara en iyi filmi tam bir başyapıt.

6 Kasım 2010 Cumartesi

VAY ARKADAŞ


Dün gece 2 filme gittim ilki new yorkda 5 minareydi ve bi önceki yazımda onu değerlendirdim maalesef vasattı ama ondan sonra gittiğim vay arkadaş beni gerçekten şaşırttı çünkü asla böyle bir film beklemiyordum, beklentimin çok üstünde harika bir komediyle karşılaştım ne kulağı tırmalayan küfürler var ne de aşırı bel altı espriler her şey dozunda bu filmde ve salonda kahkaha hiç eksik olmadı film boyunca filmin 3 kahramanı manik, tik ve dildo bu 3 harbi arkadaş dildonun babasının ameliyat parasını bulabilmek için giriştikleri maceralar ve sonrasındaki kahkaha tufanı gerçekten sinemada izlenmeli dildo karakterini nefes filminin komutanı Mete Horozoğlu canlandırıyor ve nefes gibi sert bir filmde hem sert hem de duygusal bir rolü hakkıyla oynadıktan sonra bu filmde komedi rollerininde altından kalkacağını kanıtlıyor bizlere, tik e gelirsek filmde en çok güldüğümüz karakter tik ismindende anlaşılacağı gibi mimikleri jestleriyle konuşmadan güldürüyor bizleri filmde kendisi bu 3 kafadarın en arıza karakteri ise manik o da seyirciyi kahkahaya boğuyor asabi bir karakteri harika canlandırıyor ali atay asabi bir karakteri o kadar iyi canlandırıyorki seyirciye en sempatik kahraman kim diye sorsanız çıkışta kesinlikle manik derler, bu 3 kafadar dışında demet evgar da harika bir oyun çıkarıyor rolünün hakkını veriyor ve usta oyuncu rasim öztekini de eklersek bu kadroya izleyiciyi çok keyifli bir film bekliyor.

MAHSUNDAN EGO TATMİNİ


Önce Beyaz Melek sonda Güneşi Gördüm gibi iki filmle türkücülükten sinemaya hızlı bir giriş yaptı mahsun kırmızıgül ilk film Beyaz Melek için eleştirmenler ve halk ikiye bölündü yarısı güzel film derken yarısı da duygu sömürüsü dediler ben ise o filme ilk film olarak baktım çünkü daha önce hiçbir yönetmenlik deneyimi olmayan ve bu olaya çok uzak olan bir adamdı mahsun ve sert eleştiriden çok yapıcı eleştirilere ihtiyacı vardı, evet duygu sömürüsü vardı filmde biraz fazla abartmıştı ama dediğim gibi ilk film olduğundan bunun üstünde durmadık film izleyenleri ağlattı, zaten mahsunun amacıda buydu ama filmin bir mesajı da yok değildi büyük metropollerde robotlaşan insanımız vefa duygusunu yitirip yaşlı anne, babalarını maalesef huzur evlerine bırakıyorlar ama bu bazen onların çok daha iyi bakılmaları için oluyor ve mahsun bu konuyu almıştı ilk filminde ele evet dedğim gibi duygu sömürüsü vardı ama film mesajınıda vermişti ve mahsunda yönetmenlik olarak acaba dedirtmişti bize derken 2.filmini yaptı GÜneşi Gördüm, bu filmde ise kesinlikle büyük biir başarı yakaladı ilk filmindeki acabaları olumlu beklentilere çevirdi film bir çok konuya el atıyor arasıra dağılıyor olsada güçlü bir filmi kürt-türk kardeşliğin,akraba evliliğin,travesti meselesini ve iltica olayını güzel ele almıştı ve güçlü oyunculuklarda filmin izlenmesinde etkiliydi (beyaz melekte de oyunculuklar çok iyiydi) ve Güneşi Gördüm taraflı tarafsız herkes tarafından beğenilen bir film olmuştu ve böylece Mahsundan beklentiler artmıştı derken 2 senedir beklenen son film New Yorkta 5 minare vizyona girdi cuma günü bende bugün izleme fırsatı buldum ve açıkçası büyük beklentilerle gittim filme,filmin reklamı çok yapıldı iyi bir pazarlama yapıldı ve film baya hatrı sayılır kopya sayısıyla sinemalara girdi film türk sineması açısındanda ilkleri barındırmasıyla izleyiciyi büyük beklentilere soktu
hollywood un önemli karakter oyuncularından DANNY GLOVER ve de eski femme fatal larından GINA GERSHON da filmde oynadılar ki bu 2 usta oyuncuyu tüm hollywood tanır onun dışında filmin önemli bir bölümü amerikada çekildi bütçesi kuvvetli bir filmdi hiçbir masraftan kaçınmamıştı mahsun amaaaaa filme gelirsek kendi açımdan büyük hayalkırıklığına uğradım neden mi film güzel başladı ama sonunu güzel getiremedi başlığımda da deiğindiğim gibi mahsun kendi egolarını tatmin etmek için çekmiş bu filmi, film adını Bitliste 5 Minare türküsünden alıyor, Bitlis Mahsun un memleketi ayrıca, filmi o kadar kötü bitiriyorki mahsun hani cidden türkücü mahsun nede olsa diyorsunuz maalesef oysaki güneşi gördüm ile bundan sonraki filmleri için bizi umutlandırmıştı, bi kere mustafa sandal seçimi çok yanlış ama ondan daha büyük bir yanlış kendisini başrol oynatması evet ilk iki filminde de yine başrolde kendisi vardı ama yine fazla sırıtmamıştı o filmlerde ama bu sefer fırat karakteri içine asla giremiyor mahsun(oyunculuk asla mahsun a göre değil bunu artık birinin ona anlatması gerekiyor hatta bırakın filmleri kliplerinde bile oynamasın beyaz perdeye yakışmıyor çünkü oynayamıyor) hem partneri mustafa sandal hem de kendisi berbat oyunculuklar çıkarıyorlar film bittiğinde bu ne ya diyerek çıkıyor çoğu insan filmden evet anlatmak istediği şeyler var ama çok alakasız ve kopuk bir şekilde anlatmaya çalışmış konu bütünlüğü yok filmin dişe dokunur olumlu tek yönü HALUK BİLGİNER diyebilirim neden derseniz büyük ustalara taş çıkarır bir performans geliyor bilginerden bu beni neden şaşırttı derseniz bilginer üst üste oynadığı dizilerde abartılı oyunculuğuyla gözümden düşmek üzereyken bu filmle tekrar beyaz perdeye dönüyor diyebilirim uzun lafın kısası filme büyük emek harcadığı belli olsada bu sefer olmamış MAHSUN DİYORUM film MAHSUNUN EGO TATMİNİ çabası nedeniyle harcanıyor.