30 Eylül 2013 Pazartesi

WOODY ALLEN VE BLUE JASMINE




Bugün Woody Alllen'ın son filmi Blue Jasmine'i izledim, Woody Allen yine harika bir filme imza atmış ve tabir-i caizse ne oldum değil ne olacağım demeli atasözünün filmini çekmiş, filmin bu kadar güzel olmasında en büyük pay kuşkusuz Jasmine rolünde harikalar yaratan Cate Blanchett'de, Blanchett rolü oynamamış resmen yaşamış, hissetmiş ve sonuna kadar hakkını vermiş canlandırdığı karakterin, şu an için belki çok erken ama ben bu rolden daha iyi bir oyunculuk olacağını sanmıyorum bu sene ve büyük ihtimal en iyi kadın Oscarını alacaktır Jasmine rolüyle Blanchett.


Gelelim Woody Allen'a, benim en sevdiğim 5 yönetmen arasına hiç düşünmeden soktuğum yönetmenlerden biridir Allen, bu zamana kadar çektiği 44 filmi, çoğunu 2 ve 3 kez olmak üzere izlediğim ve o 44 filmden biri için bile vakit kaybı demediğim, hepsinden bi şeyler çıkardığım, genellikle çok güldüğüm ama bazen gülerken düşündüğüm filmlerdir bunlar.

Gülerken düşündüğüm derken son filmi buna çok iyi bir örnek mesela, Blue Jasmine diğer allen filmlerine göre fazla güldürmüyor ama insanı ciddi anlamda düşünmeye sevk ediyo, çoğu kişi izlemediği için film hakkında bir şey yazmayacağım spoiler vermemek adına ama yazımın başında da dediğim gibi insanların bir anda en tepeden dibe vuruşunu çok güzel gösteren bir film olmuş Blue Jasmine.

Woody Allen'ın çektiği 44 filme tek tek bakarsak en az 10'unu hayatımın belli aralıklarında tekrar tekrar izleyeceğimden hiç şüphem yok, zaten büyük yönetmen de böyle olunuyor, bir filmi izlersin geçersin ama sen o filmi birden fazla izliyorsan eğer işte o film gerçekten iyi bir film olmuştur, işte Allen da gerçekten iyi filmler yapıyor, üstelik bunu her sene film çekerek yapıyor, çoğu büyük yönetmen az ve öz film çekerken Allen her sene mutlaka bir film çekiyor, geçen sene çektiği To Rome with Love Blue Jasmine'e göre vasat bir filmdi ama ondan önceki sene çektiği Midnight in Paris en az Blue Jasmine kadar harika bir filmdi mesela.

Sinemayı yaşam biçimi olarak gören her insanın en iyi filmlerinde mutlaka bir Allen filmi vardır. ben de bu yazıyı en sevdiğim 10 Allen filmiyle kapatayım, eğer bu yazıyı okuyorsanız bu 10 filmi bir şekilde izleyin derim, izledikten sonra siz farketmeseniz bile eminimim ki hayatınızda olumlu değişiklikler olacak.

En iyi 10 woody Allen filmi:

Annie Hall
Love and Death
Manhattan
Match Point
The Purple Rose of Cairo
Hannah and Her Sisters
Crimes and Misdemeanors
Midnight in Paris
Vicky Cristina Barcelona
Blue Jasmine

13 Eylül 2013 Cuma

FİLM EKİMİ 2013



Ekim dendi mi kimin aklına ne gelir bilinmez ama eğer bir sinefilseniz aklınıza ilk gelen şey kesinlikle Filmekimi olur, bugün Filmekiminin programı açıklandı, yine birbirinden güzel filmleri sinemalara girmeden önce izleme şansı bulacağız Filmekimi sayesinde, sizler için Filmekiminde mutlaka izlenmesi gereken filmleri yazmak istedim, 37 filmin gösterileceği Filmekiminde nokta atışı yaparak zaten kısıtlı olan zamanda en güzel filmleri izlemeniz için listeyi yapıyorum:

Inside Llewyn Davis: 2013 kışına damga vuracak filmler yazımda da yazmıştım, Coen kardeşlerin son filmi, Cannes film festivalinde de eleştirmenler tarafından oldukça güzel yorumlar aldı, Coen kardeşlerin müptelası olanlar kesinlikle izlemeli, tabi Justin Timberlake hayranları da.

In Bloom: Gürcistan sinemasından çıkan harika bir film, 1992 Tiflisinde geçen harika bir aile draması, Avrupa sineması sevenler kesinlikle bu filmi izlemeli.

Heli: Genç bir kızla polis arasında geçen bir aşk hikayesi, ikisi de uyuşturucu kartellerinin içinde ama farklı rollerde ve bu aşklarının imkansız hale gelmesini sağlıyor. Meksika yapımı bu film bizi tekrar uyuşturucu gerçeğinin içine sokuyor.

The Past: Yine 2013 kışına damgasını vuracak filmler yazımda yazmıştım, bu senenin yabancı oscar dalının en büyük adayı Asghar Farhadi'nin İran-Fransa arasında geçen bu filmi, 2 sene önce A Separation'la Oscarı alan Farhadi bu senede Oscara çok yakın.

Enough Said: The Sopranos'un efsanesi geçtiğimiz aylarda kalp krizinden genç yaşta aramızdan ayrılan James Gandolfini'nin son filmi olduğu için bile izlenmesi gereken bir film, güzel bir romantik komedi olan bu film, Filmekiminde romantik komedi arayanlar için biçilmiş kaftan.

Only Lovers Left Alive: Yönetmen Jim Jarmush, oyuncular da Tilda Swinton, Tom Hiddleston, Mia Wasikoska ve Anthon Yelchin ise, konuda iki vampirin aşk hikayesiyse bu film her türlü izlenir.

Blue is the Warmest Color: Benim bu sene ki Filmekiminde en heyecanla beklediğim film bu çünkü Cannes'da Altın Palmiyeyi bu film kazandı ve kazanmasıyla birlikte bir sürü tartışmayı başlattı, iki lezbiyen çiftin ilişkilerinin başlangıcı, gelişimi ve bitişini anlatan film kesinlikle izlenmesi gereken ilk film bu seneki Filmekiminde.

Moebius: Geçen sene Filmekiminde Kim Ki Duk'un Pieta filmini izlemiştik, harika bir filmdi, bu senede son filmi Moebius'u izleyeceğiz, Kim Ki Duk hayranlığı farklı bir hayranlıktır, ne çekse izlenir denen ender yönetmenlerdendir, o yüzden bu film de muhakkak izlenmeli diyorum.

Ain't them Bodies Saints: Başrollerini Rooney Maara ve Casey Affleck'in paylaştığı film hapisten kaçan ve daha önce hiç görmediği çocuğuna kavuşan adamın hikayesini anlatıyor, romantik bir dram izlemek isteyenler bu filmi tercih edebilirler.

Young and Beautiful: Francois Ozon'un son film 17 yaşındaki bir kızın hayatını anlatıyor, Ozon sinemasını bilenler bilir, hayatı tüm çıplaklığıyla yansıtır beyaz perdeye Ozon ve sağlam bir hayran kitlesi vardır, bu filmde de sinema salonu dolup taşacaktır diye düşünüyorum.

Sen Aydınlatırsın Geceyi: Filmekimindeki tek yerli yapım, Onur Ünlü'nün vizyona sokmadığı ve sadece festivallerde seyirci karşısına çıkardığı filmin oyuncu kadrosu da harika: Ali Atay, Damla Sönmez, Demet Evgar, Ercan Kesal, Ezgi Mola, Ahmet Mümtaz Taylan ve Derya Alabora'nın oynadığı film benim bu seneki Filmekiminde en çok beklediğim ikinci film.

The Broken Circle Breakdown: Belçika sinemasından bir örnek olarak karşımıza çıkan bu film, ilk görüşte aşık olan Elise ve Dider'in hayatını gözler önüne seriyor, Didier konuşmayı Elise dinlemeyi sever, Didier romantik Elise gerçekçidir, küçük kızlarının bir anda hastalanmasıyla bu iki farklı çift yaşamlarını sorgulamaya başlarlar, bu filmde hayatı farklı şekilde yaşamayı sevenlerin tercih etmesi gereken harika bir drama.

Honeymoon: Bu sefer Çek sinemasına gidiyoruz, bir akşamdan sabah saatine kadar süren film 98 dakikada bir düğünden başlayıp damat ve gelinin sakladıkları sırların ifşa olmasına kadar uzanan sabaha gidiyor, bu filmde gençlerin evlenirken birbirlerinden asla birşey saklamamaları gerçeğini gözler önüne seriyor.

A Touch of Sin: Bir Çin yapımı olan bu filmde, yönetmen Jia Zhang Ke Çin'in Twitter'ı sayılan Weibo'da denk geldiği 4 gerçek olayı ele alıyor, 4 farklı karakterin hayata tutunma çabalarını anlatan bu filmde vakti olanların mutlaka izlemesi gereken bir film.

The Look of Love: Listemizin son filmi de seks satar sloganıyla yola çıkarak ingiltere'nin en zengin kişisi olan paul raymond'un hayatını anlatan trajikomik bir hikaye.