7 Eylül 2014 Pazar

ROMA


Çok uzun zamandır gitmek istiyordum İtalya’ya dünyada en çok görmek istediğim yerlerden biriydi, geçen sene niyetlenmiş gidecekken bir kaç problem çıkmış gidememiştim, bu seneye gitmekmiş kısmet, 8 gece 9 gün kaldım İtalya’da, 3 gün Roma, 1 gün Floransa, 4 gün de Milano’da kaldım, Milano’da 4 gün kaldım ama 1 gün Como’da 1 gün de İsviçre sınırında outlette geçti, 1 gün de Milan maçına gidince aslında Milano 1 gün diyebiliriz.

İnanılmaz keyifli bir geziydi ama italya daha bitmedi gezilecek çok yeri var mesela ilk fırsatta Genova’ya gidip ordan Portofino’ya geçicem, bi ara Sicilya’yı mutlaka göreceğim ve tabi ki Napoli, Venedik, Bologna da görülmesi gereken diğer yerler. italya benim için çok farklı ve o farklı ülkenin gezilmesi gereken çok yeri var, bi yerden başlamak lazım gerisi gelir derler ya biz bi yerinden başladık, bakalım gerisi de elbet gelir ilerde.

ROMA:

Roma’da 3 gün kaldık, aslında hakkı 4 gün ama 3 günde de eğer insan dışı bir şekilde gezerseniz gezebiliyorsunuz tüm Romayı

1.gün:

THY’nin sabah 08.15 TK1861 seferiyle Romaya gittik, yaklaşık 2 saat 30 dakika süren uçuştan sonra Romanın Fiumicino havaalanına vardık, havaalanında 5 euro vererek otobüsle Romanın tüm trafik hattının birleştiği termini tren istasyonuna gittik, termini hem çok kalabalık hem de çok yoğun olduğundan hırsızlık olaylarının çok fazla yaşanabileceği bir yer ama dikkatli olursanız bir şey olacağını sanmıyorum, otelimiz manzoni metro istasyonuna çok yakın olan hotel Mintondu, baştan söylemek gerekirse eğer otelden çok memnun kaldık, Romaya bir daha gidersem yine orda kalırım, kahvaltısı süperdi, metorya çok yakındı, çalışanları çok samimiydi, resepsiyonistleri çok yardımcı oldu. 

Romada iki metro hattı var kırmızı ve mavi hat, ikisi termini de birleşiyor, bizim otelin hattı ana hat olan kırmızı hattı, terminiden 2 durak sonra manzoniden inince direk karşınıza hotel minton çıkıyor, yer olarak da elit bir yer manzoni. terminide indikten sonra ilk işimiz Roma pass almak oldu, 2 çeşit roma pass var 48 ve 72 saatlik, biz 48 saatliğinden aldık, 48 saatliğinde tüm metro, otobüslere sınırsız biniş ve 1 müze bileti bedava oluyor, 72 saatlikte artı olarak bir yerine iki müze bileti bedava, 72 saat çok gereksiz boşuna 8 euro fazla vermeye gerek yok bence o yüzden 48 saat ideal. 

Roma passimizi aldıktan sonra metroyla manzoniye geçip otelimize yerleştik, resepsiyonist Roma turistik haritası çıkarıp kaç gün kalacağımızı sordu ve 3 günde gitmemiz gereken yerleri işaretledi, ben de Romaya gelmeden önce gitmemiz gereken yerleri yazmıştım, resepsiyonistte benim yazdıklarımın aynısını işaretledi. otele yerleşir yerleşmez zaten 3 günümüz olduğundan hemen gezmeye başladık, ilk durağımız İspanyol Merdivenleriydi, oraya gitmek için spagna metro durağında inmeniz gerek, metrodan indikten sonra zaten karşınıza çıkıyor Trinita Dei Monti(ispanyol merdivenleri) hemen hemen her milletten insan görebileceğiniz adeta ufak birleşmiş milletler ispanyol merdivenleri ve çok keyifli orda oturmak, oturup biranızı açıp etrafı izlemek, sohbet etmek, dinlenmek için ispanyol merdivenleri gerçekten harika bir yer, Romaya çok farklı bir hava katıyor bence, ispanyol merdivenlerinden 5 dakika yürüme mesafesinde Fontana Di Trevi(aşıklar çeşmesi) var, burası da Romanın simgelerinden biri ama maalesef biz gittiğimizde tadilat vardı, ona rağmen görmek için inanılmaz bir kuyruk vardı aşıklar çeşmesinde, tadilat olduğu için arkamızı dönüp para atıp dilek dileyemedik bu da Roma tatilimizin en talihsiz anı oldu, eğer direk metroyla gitmek isterseniz barberini metro istasyonunda inip önce Fontana Del Tritoneyi görüp 3 dakika yürümeniz aşağıya yürüdüğünüz taktirde Fontana Di Treviyi görürsünüz. orayı da gezdikten sonra romanın en büyük meydanı olan Piazza Del Popoloya gittik, Piazza Del Popolaya gitmek için flaminio metro durağında inmeniz gerekiyor, metrodan yukarı çıktığınızda karşınıza kocaman bir meydan çıkıyor işte o meydan Piazza Del Popolo meydanı, biz ilk gün gittiğimizde Lazio taraftarları toplanmış bağırıp çağırıyorlardı, tezahüratlar ve bayraklarla takımlarını destekliyorlardı, baya kalabalık bir kitle vardı, meydanın tam ortasında 3 tarafından su akan bir heykel var, zaten romanın her yerinde etrafından su akan heykelleri görmek mümkün üstelik o suların hepsi de içiliyor, Piazza del popoloda yürümeye başlayınca çok uzun bir çarşısı var, o çarşıda hemen hemen aradığınız tüm markaları görmeniz mümkün, o meşhur İtalyan markaları Prada, Armani, Dolce Gabbana gibi, çok eğlenceli bir cadde ama biz yarısına kadar gezip geri döndük diğer gezmemiz gereken yerleri görmek için 3.gün vaktimiz kalırsa tekrar dönmek üzere, Piazza del popolodan sonra Piazza della repubblica meydanını görmek için repubblica metro durağına gittik, Piazza del popolo kadar olmasa da burası da gayet güzel bir meydandı burayı da gezdikten sonra ilk günün son durağı olan San giovanni lateranoyu görmek için san giovanni metrosunda indik orayı da gördükten sonra tam metroya giderken coin diye bir avm’ye girdik, tamamen şans eseri olarak girdiğimiz yerde büyük indirim vardı ve biraz alışveriş yaptık, alışverişten sonra bitmiş olarak otele geri döndük, o kadar yorulmuştuk ki yakınlarda bir yemek yiyip uyumak ve 2.güne dinç bir şekilde kalkmak gerekiyordu, otele çok yakın bir restoranda yemeklerimizi yedik, italyanların o meşhur bruşettasını yedik, açıkçası neden bu kadar meşhur oldugunu da anlamadım, 4 tane ekmek dilimi üzerine, salça, domates, salatalık ve peynir konulmuş olarak servis edilen son derece basit bir apetarif ama her İtalyanın masasında görmek münkün, nerdeyse gittiğimiz her restoranda İtalyanlar başlangıç olarak bruşetta yiyorlar ama biz beğenmedik açıkçası, ilk gün lazanya yedim, çok lezzetliydi, İtalyan mutfağının en sevdiğim yemeklerinden birini hiç bu kadar lezzetli yememiştim. yemeklerimizi yedikten sonra otele çıkıp dinlendik ve 2.gün için enerji topladık.

2.gün:

2.gün ilk hedefimiz Kolezyumdu, Romanın en büyük simgelerinden biri olan Kolezyumu görmek için metroyla colosseo durağında indik, colosseo durağı mavi hatta o yüzden terminiden aktarma yapmak zorunda kaldık, durakta inince yukarı çıktığınızda sizi dev Kolezyum karşılıyor, kolezyum o kadar ihtişamlı, o kadar muhteşem bir yapı ki, insanın gerçekten aklı başından gidiyor, dünyanın 7 yeni harikasından biri olan Kolezyum zamanında gladyatör dövüşlerinin yapıldığı dev bir arena, depremler sayesinde çok yıpranmış olsa da hala inanılmaz bir yapı, Kolezyumu tam anlamıyla gezmek 2 saatini alıyor insanın bir de bilet kuyruğu yaklaşık 1 kilometre var ama roma passiniz varsa kuyruk beklemeden direk geçiyorsunuz, sırf bu yüzden bile roma pass alınır, o bilet kuyruğuna girerseniz eğer en az 3 saat sıra beklemeniz gerekiyor üstelik o sıcakta ve kuyruğun %90’ı da uzak doğulu, yani roma pass kesinlikle alınması gereken bir şey onu tekrar söyleyeyim. kolezyumu dışardan, içerden keyfini çıkararak, hakkını vererek 2 saatte geziyoruz ve büyülenmiş olarak içinden çıkıyoruz.

Kolezyumdan çıkar çıkmaz hemen yanındaki Roma foruma geçiyoruz, roma forumunu gezdikten sonra o da yaklaşık 1 saatimizi alıyor ve içinde arco di constantino, palatino ve son olarak circo massimo var, bir sonraki hedefimiz olan Pantheona geçiyoruz, 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra Pantehona geliyoruz, Patheon da beni etkileyen yapılardan biri, meydanı geniş ve 3 tane büyük heykel var etrafından sular akan, Pantheondan sonra pizza navona ve hemen altındaki campo de floriyi gezip 2.günde görmemiz gereken son iki yeri görmek için metroyla cavour istasyonuna gidiyoruz, s. pietro in vincoli ve santa maria maggiore yapılarını da görüp sabah 9 da başladığımız gezimizi akşam 7 itibariyle sonlandırıyoruz.

2.günde baya bir gezip nerdeyse Romanın altını üstüne getirmeyi başarıyoruz, bu kadar çok yer görmemizin en önemli sebebi hem yürümeyi sevmemiz hem de Romada turistlerin göreceği yerlerin birbirlerine çok yakın olmaları bütün turistik yerler nerdeyse bir çember içinde gibi uzak olanlara da metroyla gidilebiliyor, o konuda Roma gerçekten çok başarılı bir şehir, ulaşım sıkıntısı kesinlikle yok. gezimizi tamamlayıp otele geçiyoruz, biraz dinlenip akşam yemeğini yemek için romanın en güzel yerlerinden biri gece hayatı ve şık restoranların olduğu Trastevere bölgesine gidiyoruz.

Trastevere de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri, Fiume Tevere nehriyle romadan ayrılan trastevere, Romanın eğlence bölgesi diyebiliriz, şık restoranlar ve barların olduğu bölge cidden çok renkli bir yer, bizim resepsiyonistin de tavsiyesiyle gidiyoruz Trastevereye, ben pizza arkadaşım makarna yiyor ve resmi olarak İtalyan mutfağıyla tanışmış oluyoruz, pizzalar ortalama 10 euro keza makarnalarda, aslında İtalyaya göre ucuz ama bizim paramız değersiz olduğundan 30 tl gibi bir şey vermiş oluyorsunuz makarna ve pizzaya, burda yediğimizin iki katı yani, yemeğimizi yedikten sonra caddede yürüyüp meydanında oturuyoruz, barların oldugu caddeden geçiyoruz, Romada bar kültürü bizimkine göre çok farklı, barlar çok küçük sadece içki almaya giriryorsunuz, barın sokağında eğleniyor herkes, yani sokaklarda dans edip sohbet ediyorsunuz, bar sadece içki almak için girilen mekan oluyor. 2.günü de böylece bitirmiş oluyoruz, 3.günde de hedefimiz Vatikan olduğu için otele dönüp uyuyoruz ve Vatikan için enerji topluyoruz.

3.gün:

3.gün yani Romadaki son günümüzde ilk hedefimiz Vatikandı, zaten 2 günde Romadaki her yeri gezmiştik evet biraz yorulmuştuk(iki günde ortalama 14.5km yürüdük) ama değmişti son güne sadece Vatikanı bırakmaktı hedefimiz ve bu hedefi tutturmuştuk, uyandık kahvaltımızı yaptıktan sonra(otelin kahvaltısı çok güzeldi, otel de çok güzeldi, Romaya gidecekseniz eğer kesinlikle hotel Minton Roma’yı tavsiye ediyorum) otelin hemen önünden manzoni metro istasyonundan metroya binip Vatikanın olduğu ottaviano metro istasyonuna gittik, metrodan indikten yaklaşık 5 dakika yürüdükten sonra karşınıza Vatikan çıkıyor, Romanın Kolezyumdan sonra en kalabalık yeri kuşkusuz Vatikandı hatta belkide Kolezyumdan da kalabalıktı, eğer Vatikana gelmeden önce internetten bilet almazsanız, yaklaşık 1 km uzunluğundaki kuyruğa girip sıra beklersiniz ve o kuyruk bitip siz Vatikana girdiğinizde o gün de bitmiş olur, yani kesinlikle internetten Vatikan biletinizi alıp da gidin Vatikanı gezmeye, 20 euro verip biletinizi alıp bastırıyorsunuz ve hiç sıra beklemeden sıra bekleyen yaklaşık 1 km civarı kalabalığın yanından gülerek geçerek Vatikana giriyorsunuz, yani Romaya gitmeden önce şunu bilmelisiniz ki roma pass alıp Kolezyuma, Vatikan bileti alıp Vatikana sıra beklemeden girersiniz, ben 20 euro verdiğimde bu ne ya çok pahalı demiştim ama o sırayı görünce 50 euro da olsa verirdim dedim.

Gelelim Vatikana, Vatikan malum katoliklerin başı papanın yaşadığı Romanın içinde olmasına rağmen ülke sayılan ve kendi kanunları olan bir yer olup nüfusu yaklaşık 900 kişidir, dünyanın en küçük ülkesi olan Vatikanı 100 kişilik İsviçre vatandaşı olması mecbur olan askerler korur. Vatikan gerçekten gerek müzesi gerek de o devasa San Pietro katedraliyle mutlaka her turistin görmesi gereken bir yer, papanın halka seslendiği San Pietro bazilikası da bu zamana kadar gördüğüm en güzel yapılardan biriydi, Vatikan ve San Pietro bazilikasını yaklaşık 3 saatte geziyoruz ki biz hızlı bir şekilde gezdik eğer gerçekten tam anlamıyla gezmek istesen 6 saatini alır o alanı gezmek, Vatikanı da gezdikten sonra roma gezimizde gezilmesi, görülmesi gereken her yer 3.günün ortalarında bitmiş oluyor, hedeflerimize ulaşmanın verdiği keyifle o saatten sonra görüp keyfini çıkaramadığımız yerlere gidip keyifle gezmek üzere ilk durağımız olan Romanın en büyük meydanı Piazza del popoloya gidiyoruz, ilk gün yarım bıraktığımız yürüyüşü tamamlamak ve bi mekanda oturup bira keyfi yapmak için del popoloda yürüyoruz, popoloda yürüdükten sonra o meydan bizi otomatikman İspanyol Merdivenlerine çıkarıyor bunu da keşfetmiş oluyoruz, ama önce Aşıklar Çeşmesine tekrar gidip orda da biraz keyif oturuşu yapıyoruz ordan İspanyol Merdivenlerine geçiyoruz ve orda da biraz keyif oturuşu yaptıktan sonra romanın en lüks caddesine geçiyoruz, lüks İtalyan markalarının olduğu caddede yürürken mağaza camlarından 10 bin 20 bin euro fiyatlı çanta, elbise ve takımlara bakarak sinirimizi bozuyoruz ve tekrar İspanyol Merdivenlerine dönerek oturup küçük birleşmiş milletler olan merdivenlerde dinleniyoruz, ordan spagna metrosuna binip otele dönüyoruz ve biraz dinlenip son gece yemeğimizi yemek üzere tekrar trastevereye gidiyoruz. Romada kaldığımız 3 günde bol dondurma, pizza ve makarna yiyerek geçirdik çok gezdik, ayaklarımızı nerdeyse 2 senelik yıprattık ama bu yorgunluğa değdi açıkçası, yazının başında da dediğim gibi Romaya 3 gün yeter ama gerçekten çok yoruluyorsunuz, Romayı rahat rahat gezmek için 4 gün lazım, Roma planlamasını 4 güne göre yapmak çok daha mantıklı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder