29 Kasım 2011 Salı

Beni unutma...


Beni unutma...

Mert Fırat'ı çok severim 'başka dilde aşk' filminden sonra daha da çok sevmiştim, ve filmlerine giderim, yine bir film'de oynadı dediler ve yine bir aşk filmi hemen gideyim dedim ve gittim izledim.

Mert Fırat'a bu sefer Açelya Devrim Yılhan eşlik etmiş, farklı bir yüzü var Açelya'nın, e Mert'te çok iyi bir oyuncu, müziklerini de usta müzisyen Anjelika Akbar yapmış, merakla başladım izlemeye.

İlk yarı gayet iyi gitti yüksek bir tempo ve güzel başlayan bir aşk hikayesi, ama keşke ikinci yarıyı hiç izlemeseydim dedim film bittiğinde, çünkü filmin benim de çok sevdiğim kore yapımı A MOMENT TO REMEMBER filminin çok ama çok basit bir kopyası olduğunu öğrendim.

Eğer 'a moment to remember' filmini izlemediyseniz bu filme gidin derim beğenirsiniz çünkü Mert Fırat da Açelya Devrim de çok iyi oynamışlar, ve bence vasatın üstünde bir film çıkmış ortaya senaryo hatalarına rağmen ama dediğim gibi eğer 'a moment to remember' filmini izlediyseniz bu filmi hayatınızda asla ama asla izlemeyin derim. 

P.s: A MOMENT TO REMEMBER hayatımda izlediğim 7000'i geçkin film arasında en iyi aşk filmlerinde ilk üç'e girer. 

Kürt açılımı yapan 11 türk filmi


Türkiye'nin en iyi haftalık online sinema dergisi arkapencere türk sinemasında kürt açılımı yapan en iyi 11 filmi yazmış.
Ben de paylaşmak istedim.
1-Işıklar sönmesin-1996: Sadece 4 kopyayla girdiği sinemalarda tam 241 bin kişi tarafından izlenmiştir. Tuncel kurtiz harika oynamıştır. Zamanına göre çok cesur bir yapımdır.

2-Güneşe yolculuk-2000: Usta yönetmen Yeşim Ustaoğlu'nun biri türk diğeri kürt iki arkadaş üzerinden kürt meselesini anlatmasıdır. 21 ödül almıştır uluslararası festivallerde.

3-Büyük adam küçük aşk-2001: Kürt sorununu en iyi anlatan filmdir. Handan ipekçi yönetmiştir. Altın portakal kazandı ama sansüre uğramıştır ve uzun süre yasaklanmıştır.

4-Fotoğraf-2001 : Askere giden bir gençle gerilla olmak isteyen bir gencin otobüs yolculuğunu anlatır. başarılı bir kompozisyondur.

5-Yazı tura-2004: Uğur Yücel'in yönettiği, Olgun Şimşek ile Kenan İmirzalioğlu'nun oynadığı, altın portakal alan harika bir filmdir. özellikle şimşek çok iyi yansıtmıştır karakterin psikolojik yanını.

6-Gitmek: benim marlon ve brandom-2005: Türk bir kızın kürt bir adama aşkını anlatır. Sansüre uğradı ama sonra kamuoyu tepkisiyle yayınlandı.

7-İki dil bir davul-2009: Tayini urfa'nın bir köyüne çıkan öğretmenin türkçe bilmeyen öğrencilerine eğitim vermesini anlatan harika bir yapım.

8-Nefes: vatan sağolsun-2009: en popüler kürt sorunu filmidir, izlemeyen de yoktur zaten, asker psikolojisini çok iyi yansıtır.

9-Güneşi gördüm-2009: mahsun kırmızıgül'ün mesaj vere vere film yapmayı unuttuğu film :p . Şaka bi yana kürt sorununa iyi yaklaşmıştır.

10-Min dit(ben gördüm)-2010: Tamamı kürtçe çekilen ilk film olarak sinemamızda yerini alır. Gayet cesur ve dürüst bir filmdir. Ailesi jitem tarafından öldürülen iki çocuğun hikayesi anlatılır.

11-Press-2011: kürt sorununa gazetecilerin gözünden bakan, sansürü çok iyi anlatan, bence 2011'in en iyi filmlerindendir. Kesin izlenmeli.

Bu filmler cesur sinemacılar tarafından yapılan ve bu büyük sorunu farklı yönlerinden anlatan filmlerdir, ve bu 11 film ile bu sorunun neden çözülmesinin çok zor olduğu gayet iyi anlaşılıyor aslında. izleyin derim.

18 Kasım 2011 Cuma

NBA'de lock-out ve Beşiktaş'a yararları


Nba'de oyuncular birliği ile patronlar bir türlü anlaşamadı ve oyuncular birliği kendini fesh ederek olayı mahkemeye götürdüler, bu da bu sene nba'in oynammama ihtimalini bir hayli arttırdı. 

Nba'in oynanmaması demek deron williams'ın tüm sezonu beşiktaş'ta geçirmesi demek, yani dünyanın en iyi 3 guard'ı içinde bulunan d-will bu sezonu büyük ihtimal beşiktaş'ta tamamlayacak, peki bu beşiktaş için ne demek oluyor, bi kere deron hala benim istediğim form düzeyinde değil, buna rağmen şu an oynadığı oyun ile herkesi büyülüyor, deron'un giderek takıma alışması ile beşiktaş'ı bir üst düzeye çıkaracağından kimsenin bir şüphesi yok ama yine de pota altına takviye şart, bu bariz gözüküyor.

1 numarada deron williams'ın olduğu bir takımın sadece bir tane 5 numarası olması gerçekten acı bir durum, semih idare ediyor ama faul problemine girdiği zaman takım büyük sıkıntı yaşıyor, eğer bu sene hedef türkiye şampiyonluğuysa semih'in yanına savunması kuvvetli bir 5 numara alınmalı.

Nba'de bu senenin oynanmayacak olması kesinleştiği an tüm yıldızlar avrupaya akın edecek beşiktaş'ta bu yıldızlardan bir 5 numara bulacaktır diye düşünüyorum, hatta ben yazıyı yazarken kevin love ve dwight howard'ın ismi bjk ile anılmaya başlandı bile, deron'un burda olması diğer nba oyuncularının da beşiktaş'a gelmelerini kolaylaştıracaktır. Dwight howard zor ama kevin love gelirse eğer d-will ve love'lı beşiktaş'ı bu sene ligde de eurochallange kupasında da kimse durduramaz.

Bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek ama şurası kesinki nba'in iptal olması ile deron'u türkiyede izlemek gerçekten çok büyük bir ayrıcalık, seyirci bunun değerini bilip, salonu boş bırakmamalı diye düşünüyorum.

6 Kasım 2011 Pazar

ROTASYON!!!

İlk 11 açıklandığında demiştim, skor ne olursa olsun Carvalhal benim gözümde kötü hoca diye, en azından kesinlikle büyük takım hocası olmadığını maç öncesi tahtaya yazdığı 11 ile kanıtlamıştı Carvalhal.

Perşembe günü zorluk ve sertlik oranı çok yüksek bir maça çıkmış ve 90 dakika çok yıpranmış bir takım pazar günü lig maçına çıkıyor ve perşembe günü oynayan 11 oyuncunun 10'u sahada.

Büyük takımın diğer takımlardan farkı nedir? Kadro genişliği, ama sen o geniş kadronu kullanamıyorsan bu kadroyu yönetme hakkına sahip olmaman gerekir.

Perşembe günü oynanan maçta Egemen başta olmak üzere, İsmail ve Veli çok yıpranmıştı o zaman sen pazar günü rotasyona giderek bu oyuncularını dinlendirmelisin, Egemen tabi ki bu takımın ilk 11'inde her zaman oynayacak ama onun da dinlenmeye hakkı var, Sidnei ile başlamalıydı C arvalhal, Sidnei de en az Egemen ve Sivok kadar kaliteli hatta onlardan daha teknik bir oyuncu ve bu maçta bile oynatmazsan sen bu genç oyuncuyu hem hevesini kırar hem de oyuncuyu yıpratırsın, İsmail yerine de Tanju oynamalıydı, İsmail kiev maçı bitiminde yere yığılmış ve 5 dakika yerde kalmıştı hem mental hem de fiziksel olarak çok yıpranmıştı, Veli yerine de çift santrafor Mustafa-Almeida oynamalıydı bu maçta, Veli de kiev maçında en az Egemen ve İsmail kadar yıpranmıştı.

Dediğim gibi büyük takım diğer takımlardan kadro derinliği ile ayrılır, avrupa'da oynayan takımın aynısını lige sürersen hem yedek kadronun hevesini kırarsın hem de daha önemli maçlarda gerekecek as oyuncularını yıpratırsın.

Maç 2-0 olduğunda bile 60.dakikadan sonra bu takımın kondisyon ve konsantrasyon olarak düşeceğini sadece ben değil futboldan anlayan çoğu kişi görmüştü, yorgun olmana rağmen 2-0 öne geçip o skoru koruyamazsan zaten büyük takım olma özelliğini sahaya yansıtamamışsın demektir. Her maçın kırılma anı vardır bu maçta da 2-0 iken karşı karşıya kaçıran mustafa maçın kaderini çizdi o pozisyonla 3-0 olacak maç 3 dakika içinde 2-2'ye döndü ve zaten yorgun olan beşiktaş bir anda beyaz mendil attı sahaya ve ardından beklenen son gerçekleşti.

Totenham da perşembe uefa maçı yaptı ve bugün oynadığı lig maçında perşembeki ilk 11'den bir oyuncu bile yoktu, tamam belki bu da çok ekstrem bir örnek ama yine de en azından 3-4 oyuncuyu dinlendirmeliydi carvalhal bu maçta.

Lig çok uzun bir maraton ardından da play-off var o yüzden bu kayıp o kadar önemli değil ama bu kayıptan ders almak çok önemli, umarım carvalhal dersini almıştır ve bundan sonraki maçlarda o sihirli kelimeyi hatırlar ve ROTASYON yapmayı akıl eder.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Wta turnuva değerlendirmesi


Malumunuz 25-30 ekim tarihlerinde wta masters turnuvasına ev sahipliği yaptı istanbul, istanbul'a gelmeden önce 3 sene doha'da yapılmıştı turnuva ve bu 3 senenin bitmesinin ardından 2011-2012-2013 yıllarında 3 sene istanbula verildi turnuva, ilk sene geçtiğimiz hafta içinde yapıldı ve bende turnuvayı yakından takip ettim.

Önce Oyuncular hakkında bir kaç değerlendirme yapalım, turnuvaya o senenin ilk 8 tenisçisi katılıyor sakatlık ve çekilme olması durumunda turnuvanın aksamaması için yedek olarak da 9 ve 10.sıradaki tenisçilerde davet ediliyor.
Bu sene ilk 8 şu tenisçilerden oluşmuştu: 1- wozniacki 2- sharapova 3-kvitova 4-azarenka 5-li na 6-stosur 7-zvonoreva 8-radwanska yedek olanlar ise 9- bartoli ve 10-petkovic.
Benim favorim azarenkaydı, aslında favoriden çok onu desteklediğim için onun kazanmasını istedim yoksa daha ilk maçtan kvitova'nın bu turnuvayı nasıl istediği belliydi.
İlk 4 gün grup maçları yapıldı, 1.grupta sharapova, azarenka, li na ve stosur 2. grupta ise kvitova, wozniacki, zvonoreva ve radwanska vardı.
İlk grupta kvitova 3 maçını da kazanarak yarı finale çıktı, grubun ikincisi ise üç tenisçinin de bir galibiyeti olmasına rağmen averaj ile zvonoreva oldu. 2.grupta azarenka ile beraber stosur yarı finale çıktı, sharapova ilk iki maçını kaybedip iddası kalmayınca turnuvadan çekildi ve onun yerine 3.maçı bartoli yaptı ve ilk ve tek maçında azarenka'yı yendi bartoli.

Yarı finaller öncesi kvitova ve azarenkanın final oynayacağı tahmin ediliyordu ve öyle de oldu turnuvanın en büyük iki şampiyonluk adayı rakiplerini yenerek finale çıktılar, kvitova stosur'a ilk seti kaybetse de toparlandı ve 2-1 le finale çıktı, azarenka zvonoreva'yı iki sette çok rahat geçerek adını finale yazdırdı, finalde ise harika bir maç seyircileri bekliyordu 2 saat 20 dakika süren final maçı çok çekişmeli geçti ilk seti 7-5 kazandı kvitova, azarenka ikinci seti 6-4 alarak bu maç kolay olmayacak dedi ama üçüncü sette formda kvitova'ya daha fazla dayanamadı ve kvitova son seti 6-3 alarak ilk kez katıldığı wta masters 2011'in kazananı oldu. Kvitova turnuva boyunca çok hırslıydı ama bu hırs onu bazen itici yaptı, hırsını biraz daha törpülemeli diye düşünüyorum wimbledon'u kazanıp hemen ardından us open'da  ilk turda elenmesi de her turnuvanın oyuncusu olmadığının kanıtı, ama yaşı daha çok genç ve iyi bir ekiple çok iyi yerlere gelebilecek kapasite ve yeteneği var.

Gelelim turnuva hakkinda değerlendirmelerime öncelikle ilk sene için gayet iyi bir turnuva oldu özellikle seyirci oranı herkesi çok şaşırttı ve memnun etti, turnuva ortalması 11.400 oldu final maçını 13.800 kişi izledi , bu wta yetkililerini de çok memnun etti bizi de, çünkü seyircisiz bir tenis hiç bir şeye benzemezdi, özellikle bundan önce 3 sene turnuvayı yapan doha ile karşılaştırıldığında inanılmaz bir fark yaratıldı seyirci anlamında, umarım kalan iki senede daha da fazla dolar salon ve bu referans ile atp masters turnuvasınada evsahiplğii yapar istanbul.

Seyirci doluluğu harikaydı ama maalesef seyircimiz tenisi daha bilmiyor, yani tenis seyircisi gibi davranamadı, tenisçilerin oyun aralarında herkes ayaklanıyordu tamam onda bir sorun yok ama oyun başkadığı an herkes yerinde olmak zorundaydı ve bunu maalesef çok ihmal ettik hatta çoğu zaman hakemden uyarı aldı seyirciler oturmaları konusunda. Umarım seneye bu konu da halledilmiş olur ve bu sene tenisi öğrenmiş olan seyirci seneye bu hatayı tekrarlamaz.

Turnuvanın iki eksiği vardı bence ilki sunucu olarak seçilen fadik sevin atasoy'un tenis hakkında hiç bir şey bilmemesiydi (kendisi sinema oyuncusudur) evet bilmeyebilir ama keşke turnuva başlamadan kurallar ona öğretilseydi sırf ingilizcesi iyi diye sunucu yapılmasaydı atasoy, çünkü amerikalı partnerinin konuşmalarını tenis bilgisi eksikliğinden hep hatalı çevirdi, bu da kötü oldu umarım seneye ya öğrenir kuralları ya da tenisi bilen bir sunucu bulunur.

Turnuvanın ikinci ve bence en önemli eksiği ise top toplayıcı çocuklardı, onları kim seçti bilmiyorum ama yaşları çok küçüktü bu yüzden de kendilerinden beklenen olayı tam gerçekleştiremediler, topları düzgün tutamadılar, hızlı değillerdi, oyunu iyi okuyamadılar, tenisçilere istedikleri hızda top atamadılar vsvsvs. Kısaca top toplayıcılar seneye kesin değişmeli yada iyi bir eğitim verilmeli onlara çünkü oyunu yavaşlattılar ve tenisçilerin sinirlenmelerine yol açtılar hatalarıyla.

Top toplayıcı sorununu saymazsak harika bir organizasyon gerçekleştirdi istanbul tenis adına ve bu organizasyon ileride bize olimpiyatlarda çok iyi bir referans olacaktır, umarım kalan iki sene bu sene yapılan hatalardan ders alınarak çok daha mükemmel bir organizasyon yapılır ve salon bu sefer tamamen dolar, istanbul ve türkiye tenisi çok sevdi ve seyretmeye doyamadı şimdiden 2012 wta masters turnuvasını beklemeye başladı.

11 Eylül 2011 Pazar

SERENA'NIN DÖNÜŞÜ


Serena Williams kadın tenisine gelmiş en büyük yeteneklerden biridir, çoğu kişi onu sevmesede korttaki o surat hali, gülmeyen ve gözlerinden adeta ateş fışkıracak kadar ciddi hali bile bu spora ne kadar önem verdiğini ne kadar hırslı olduğunu ve hep kazanmak için korta çıktığını gösterir bizlere.

Serena geçen sene Wimbledon'u kazanıp grand slam sayısını 13'e çıkardığında, tenisi bırakana kadar 18 yapar diyordum ama cok şanssız bir olay yaşadı tamda İstanbul Cup'a geleceği zamanda oldu bu, bir restoranda ayağına cam kesiği battı ve ayağı ciddi bir şekilde kesildi, bazı kişiler sırf İstanbul Cup'a gelmemek için yaptı dediler ama iş öyle basit değildi, önce Avustralya açık'a yetişecek dendi ama olmadı sonrasında Roland Garros'u da es geçmek zorunda kaldı, bir ayak kesiği bu kadar ciddi olabilirmi derken o kesikten sonra bir de akciğer embolisi geçirdiğini açıkladı Serena, akciğer embolisi kalp krizi kadar riskli ve ölum tehlikesi çok yüksek olan bir rahatsızlıktı ama Serena erken teşhis sayesinde bu hastalığı da atlattı ama bu seferde tenis hayatı bitti dedikoduları çıkmaya başladı ama ben o zamanlarda benim bildiğim Serena kolay pes etmez ve eğer yüzde bir bile ihtimal varsa tenise tekrar döner dedim ve beni yanıltmadı , o ölümcül hastalığı yenip kortlara tekrar döndü, bu seferde eski performansını sergileyemez denildi ama bu konuda haklılardı çünkü cidden emboli çok ciddi bir hastalıktı ve herkes bu rahatsızlıktan sonra spor hayatına dönemezdi ama o güçlü bünye asla pes etmedi, bir iki turnuvada kendini denedikten sonra Wimbledon'a son şampiyon olarak katıldı ama eski Serena yoktu güçsüzdü ve 4.tura anca çıkabildi ve elendi ama yılmadı üstüne gitti ve hedef koydu kendine, Amerika açık'a kadar eski Serena olacağım dedi ve o turnuva benim olacak diye ekledi.

Amerika açık öncesi katıldığı turnuvalardan Stampford'u kazandı Cincinatti'de ise yorulmamak için ilk maçı kazandıktan sonra çekildi ve sıra hedeflediği turnuva olan amerika açık'a geldi, Serena uzun zamandır tenis oynamadığı için 28.seri başı olarak turnuvaya başladı, yine çoğu kişi çok zor kazanması dedi ama o yavaş yavaş sırayla geldi önce 3.turda turnuvanın büyük favorisi 3 nolu seribaşı Azarenka'yı 2-0 ile geçti ardından Ana ivanovic geldi onu da 2-0 ile geçti, yarı finalde ise 1 numarali seribaşı Wozniacki geldi, ona sadece 6 oyun verdi, dünyanın 1 numarası!!! 5 winner yaparken serena tam 34 winner yaptı maçta ve finale çıktı finalde rakibi ise Sam stosur oldu, ben yazımı yazarken maç daha başlamamıştı, Türkiye saati ile 23.30'da başlayacak, Serena için bu maçın ayrı bir önemide bugünün tarihi ile alakalı, 11.09 yani 11 eylül saldırılarının yıldönümü ve Serena amerika açığı o saldırıda ölenler için kazanacağım dedi, tahminim Stosur'a 5 oyun maksimum 6 oyun vererek maçı kazanır Serena ve çok büyük ölum riski olan bir hastalıktan kurtulduktan sonra Grand Slam kazanan bir sporcu olarak tarihe adını altın harflerle yazdırır, 14.grand slamına ulaşır ve eğer böyle ciddi bir rahatsızlık geçirmezse kariyer sonuna kadar 18-20 arası bir grand slam şampiyonluğu ile efsaneler arasına girer.

Yazımı hep arkasında olduğum bir laf ile kapatmak istiyorum, Serena Williams tenisi bırakana kadar en iyisi her zaman o olacak.
p.s: bu yazıyı maçtan önce yazmıştım ama erken ötenin horoz'un başını keserler misali sam stosur harika bir maç çıkararak serenayı yendi ve amerika açık 2011 bayanlar şampiyonu oldu ve serena 13 grand slam'de kaldı ama herşeye rağmen serena şu an aktif tenisçilerde açık ara en iyi tenisçi.

6 Eylül 2011 Salı

PERFECT SENSE


Filmimizin başrollerini Ewan Mcgregor ve Eva gGeen paylaşıyor, Eva Green bir bilimadamını, Mcgregor ise aşçıbaşını canlandırıyor, Green sevgilisinden yeni ayrılmış acı çeken bir kadın, Mcgregor ise gecelik ilişkiler yaşayan ve aşka inanmayan bir adamdır, Green'in evi Mcgregor'un restorantının caddesindedir ve bir gün tanışırlar derken aralarındaki o aşk başlar.
Bu filmi benim nazarımda unutulmaz yapan bu çiftin aşkları değil ama anlatılan harika hikaye ve o hikayenin içine çok iyi konan bu aşk ile muhteşem bir film ortaya çıkıyor, tabi Ewan ve Eva'nın harika oyunculuklarıda filmin insanı vurmasında önemli rol oynuyor.
Perfect Sense filmini neden ısrarla tavsiye ettiğime gelirsek, insanoğluna sahip olduklarının ne kadar önemli şeyler olduğunu bu filmden daha çarpıcı bir şekilde anlatacak bir film yok ve bundan sonra da yapılmaycaktır, o yüzden bu filmi ya sinemada ya da dvd'si çıkınca, bir şekilde bulun ve izleyin ve bu filmden sonra hayatınızda bazı şeyleri çok daha fazla önemseyip, hayatın ne kadar değerli olduğunu ve bizim ne kadar önemli şeylere sahip olduğumuzu anlayın...