24 Mart 2010 Çarşamba

biletixin son rezaleti

malum eylülde 2010 dünya basketbol şampiyonası var istanbulumuzda bu büyük organizasyon belkide ülkemizin de en büyük sınavı olacak daha önce avrupa basketbol şampiyonası yapılmıştı ülkemizde ama dünya basketbol şampiyonası çok daha farklı ve çok daha büyük bir organizasyon çünkü tüm dünyanın gözü ülkemizde olacak eylül ayında tüm dünyanın en büyük basketbol takımları gelecek hepsini geçtim amerika namı değer dream team gelecek hem de tam kadro çünkü uzun zamandır dünya basketbol şampiyonasında kayıplar ve bu sefer öyle olmayacağını göstermek için geçen sene olimpiyatlardaki kadroyla gelecekler amaçları her rakiplerine 30-40 fark atarak şampiyon olmak ve eylülde ülkemiz çok güzelleşecek harika bir atmosfer olacak bundan hiç şüphem yok ama çok endişeli ve şüpheli olduğum bir olay oldu geçen hafta onu yazmak istedim bende şampiyona biletlerini biletix satıyordu daha doğrusu satacaktı ve ne zaman satışa çıkacağı açıklanmamıştı o yüzden biletixin sitesine girdiğimiz zaman biletler satışa çıkarılmadan 2 gün önce haberim olsun diye bir seçenek vardı mailinizi giriyorsunuz size haber veriyorlardı(güya).
halbuki biletixte daha önce de ülkemizde yapılan bir sürü önemli organizasyonun biletleri satılmıştı ve hep biletlerin satışa çıkarılacağı tarih aylar öncesinden ilan edilmişti o yüzden bu işte bir gariplik vardı sanki ama yine de ben de binlerce basketbolsever gibi o seçeneğe tıkladım ve mailimi yazdım ve her gün hem biletix e hem de mailime bakıyordum acaba satışa çıkarılma tarihi açıklandımı açıklanacakmı diye ama bir gün bi yerde okuduğum haberler beynimden vurulmuşa döndüm biletler satışa çıkmış ve 2 saatten daha az bir sürede biletlerin tükendiği yazmış sistemde.
bu andan itibaren biletix e 3 soru sorulabilir
1- her organizasyonda aylar önce biletlerin satışa çıkarılacağı gün açıklanırken neden bu çok önemli organizasyonda gizlendi bu tarih
2-madem gizlediniz satışa çıkarılacağı tarihi biletler çıkmadan haber ver seçeneğine tıklayan kişilere neden mail gelmedi
3- biletler kimsenin haberi olmadan satışa çıkarıldı diyelim koskoca stadyumun biletleri nasıl 2 saatte biter öyle bir ihtimal olmaz olamaz ki zaten kimsenin haberi yoktu biletlerin satılacağından.
4- size attiğim mail e de cevap verilmedi mantıklı bir açıklamanız olmadığından olabilirmi acaba bu?

benim bu olaylardan çıkardığım sonuç ise biletix bu önemli organizasyonun biletlerini birilerine peşkeş çekmiştir internetten göstermelik 100-200 bilet satıp biletlerin bittiğini yazmış ve kalan biletleri el altından resmi olmayarak satışa çıkarılmıştır yoksa başka bir açıklaması olamaz 15 bin kişilik salonun biletlerinin kimseye haber vermeden satışa çıkarılıp hemencecik bitti yazısının sisteme girilmesinin.

ben hala biletixten bir açıklama bekliyorum bu olay medyada gündeme gelmedi ama gelmeli bu büyük sahtekarlık araştırılmalı ben ve benim gibi binlerce basketbol fanatiği resmen mağdur olmuştur bu olayda.

22 Mart 2010 Pazartesi

Sinema Tarihinin En iyi 10 Filmi

Genelde her sene farklı yayın organları tarafından yapılır ve açıklanır gelmiş geçmiş en iyi filmler ve genelde 10 film olarak başlık atılır tabi ki her yayın organının en iyi 10 filmi farklıdır ama yine de üç aşağı beş yukarı hepsinde ortak filmler vardır bende size kendimden tamamen bağımsız olarak empire,imdb,people magazine,afi ve diğer sinema dergilerinin en iyi 10 filmlerinin kolajını yaparak yayınlamak istiyorum(genelde her türden bir film almaya çalıştım) ve aşağıdaki 10 film sinema tarihinin en iyi 10 filmi olarak değerlendirilebilir.

Casablanca

Gone with the wind

Schindlers list

Singin in the rain

It is a wonderul life

Sunset boulevard

Star wars

Psycho

One flew over the cuckoos nest

Dr strengelove

19 Mart 2010 Cuma

oscarın laneti


oscar kazanmak dünyadaki bütün aktris aktörlerin hayalidir hatta tüm insanların desem abartmış olmam sanırım ama özellikle kadınlarda oscar almak gerçekten çok ilginç bir boyuta ulaştı diye bilirim oscar alan kadınların eşlerinden ayrılmaları neredeyse gelenek oldu desem abartmış olmam ilk olarak 92 senesinde oscarı alan ingiliz aktris emma thompson 95 senesinde yine kendisi gibi ingiliz olan ünlü yönetmen kocası kenneth branaghtan ayrılmıştı hemen ardından 97 de oscarı kazanan helen hunt 2 sene sonra kocası hank arizadan ayrılmıştı bunlara tesadüf diyebilirsiniz peki bundan sonrakiler 99 da oscarı alan hilary swank 2004 heykelciklerini ikiledikten 3 sene sonra 2007 de kocası chad lowe dan ayrıldı yine 99 da en iyi yardımcı kadın oscarını alan angelina jolie 2003 de kocasından ayrıldı ve 2001 senesinde oscarı alan halle barry 2005 te kocasindan ayrıldı yine 2005 te oscarı alan reese witherspoon kendisi gibi oyuncu olan kocası ryan phillipsten 2008 senesinde ayrıldı ve son olarak 1 hafta önce geçen senenin oscarlı oyuncusu kate winsletin yönetmen kocası sam mendesten ayrıldığını öğrenmişken dün de 7 martta oscar alan sandra bullockun kocası jesse james ten ayrıldığı haberini aldık kısacası oscar kariyer açısından önemli bir ödül olsa da aile açısından oscar kazanmak gerçekten kötü sonuçlara yol açıyor diyebiliriz

16 Mart 2010 Salı

Crazy heart ve Tender Mercies




Oscar töreni öncesi izleyemediğim tek oscar adayıydı bu film maalesef izleyememiştim ve az önce bitirdim Jeff Bridges namı değer 'dude' çok iyi bir oyuncudur hollywood da herkes tarafından takdir gören yetenekli ve karizmatik bir oyuncudur ama bu zamana kadar 4 kere oscara aday olmuş ve bir türlü kazanamamıştı ve bu filmle oscardan önce hangi ödül varsa topladı ve oscar öncesi onun kazanması değil kazanamaması bu seneki oscarın en büyük süprizi sayılacaktı ama o süpriz olmadı ve Jeff Bridges Crazy Heart ile oscarı aldı haketti mi derseniz başka bir yorum yapacak kişiyi hiç görmedim filmi izleyipte yok haketmemiş diyen bir kişi bile bulamazsınız.
Filmde kariyeri düşüşe geçmiş bir country şarkıcısını canlandırıyor Bridges ve onun öğrencisi olan şuanın en ünlü yıldızının biraz da vefa borcunu ödemesiyle teklifler alıyor diyebiliriz film güzel yardımcı oyuncu olarak Bridges a eşlik eden Maggie Gylenhaal da iyi oynamış ki zaten yardımcı kadın oyuncu dalında adaylık getirdi bu oyunu ona ama benim bu yazıyı yazma amacım ne Crazy Heart ı ne de Bridges ı övmek sizi 1984 senesine götürmek istiyorum Crazy Heart filminde de kısa bir rolü olan aynı zamanda filmin yapımcısı da olan Robert Duvall 1984 yılında 4.kez aday gösterildiği oscar da ilk oscarını kazandığında canlandırdığı rolde yine kariyeri düşüşe geçmiş bir country şarkıcısını canlandırmıştı filmin adı Tender Mercies izlemenizi tavsiye ederim.
O zamanın oscarlı oyuncusu Duvall bu sefer yapımcı olarak hemen hemen kendisinin oscar aldığı filmin senaryosuna çok yakın bir filmle samimi arkadaşı Jeff Bridges a oscar kazandırdı iki filmde güzel iki oyuncu da gerçekten oyunculuklarıyla oscarı haketmiştir ama burda asıl soru birbirine çok benzeyen iki film ve iki oyunculuktan hangisi daha iyi Bridges Crazy Heart da mı daha iyi oynamış yoksa Duvall Tender Mercies de mi izleyin siz karar verin ama fikrimi sorarsanız sanki Bridges daha iyi oynamış Duvalldan.

15 Mart 2010 Pazartesi

Oscar Tarihinde Hakkı Yenen Filmler

Akademi ödülleri her ne kadar sinema dünyasının en prestijli ödülleri olarak kabul edilselerde ki ben de öyle kabul ediyorum her ne kadar en objektif en realist ödüller olsa da akademi de arasıra haksızlık yapmıştır filmlere az da olsa bazı seneler hak etmeyen filmler kazanmıştır ben bu yazımda hangi senelerde hangi filmlerin alması gerektiğini sizlerle paylaşacağım.

1936: Akademinin ilk hatası 1936 da başladı maalesef bu sene oscarı hak eden ve herkes tarafından da alacağı düşünülen film Mr.Deeds Goes to Town du Frank Capranın bu harika filmi ki türkiyede de bu film çevrilmiştir çarıklı milyoner olarak ve rahmetli Kemal Sunal oynamıştır oscarı alamamış onun yerine müzikal bir film olan The Great Ziegfeld almıştır en iyi film oscarını.

1944: Bu sene de yine bir haksızlık yapılmıştır ve Billy Wilderin belkide türünün açık ara en iyi filmi olan Double Indemnity si oscarı yine bir müzikal olan Going My Way e kaptırmıştır.

1946: Aslında bu sene iki büyük favori kapıştı en iyi film oscarı için hangisi alsa diğeri çok üzülecekti bir yanda William Wylerın dev kadrosuyla ve müthiş hikayesiyle dikkati çeken filmi The Best Years of Our Lives diğer yanda ise Frank Capranın inanılmaz güzel hikayesiyle ve usta oyuncu James Stewartın harika performansıyla It is a Wonderful Life bu iki muhteşem filmin yarışında kazanan The Best Years of Our Lives olmuştur ama benim gönlüm It is a Wonderul life tan yanadır ama yine de dediğim gibi hangisi kazansa diğerine haksızlık olacaktı keşke ikisine verselermiş.

1951: Yine bir müzikalın aldığı bu sene yine alması gereken film başka bir filmdi müzikaller sanırım oscarda hep hak yiyen filmler olarak anılacaktır oscarı alan An American in Paris olmuştu ama Marlon Brando ve Vivien Leigh li kadrosuyla kesinlikle A Streetcar Named Desire almalıydı o sene.

1956: Özellikle bu sene en büyük haksızlıklardan biri yapılmış maalesef aday olan filmlerden en hak etmeyeni en zayıfı asla alamaz denileni oscarı almıştır ve bu sene akademinin kara senesi olarak tarihe geçmiştir oscarı alan Around the World in Eighty Days kesinlikle rakiplerinin yanında çok zayıf bir filmdir hatta adaylık bile almaması gerekirdi ama oscarı almıştır ve o sene fena halde hakkı yenilen filmler ise Rock Hudson James Dean ve Elizabeth Taylor gibi dev kadrosuyla dev gibi bir film olan Giant ve yine dev bütçesiyle The Ten Commandments tır.

1957: Bu senede yine iki harika film kıyasıya çekişmiş ve kazanan The Bridge on River Kwai olmuştur ve rakibi 12 Angry Man eli boş dönmüştür ama dediğim gibi bu senede 2 filmde hak etmiştir aslında oscarı.

1964: Bu seneyi değerlendirdiğimizde yine bir müzikalin oscarı aldığını görüyoruz ama bu sefer hak ederek alıyordu bİr haksızlık yoktu ortalıkta ama diğer iki filmde o kadar iyi filmler ki onlar da alsa ocarı kimse bir şey diyemezdi My Fair Lady oscarı aldı o sene ama Dr Strengelove yada Zorba The Greek de alsa oscarı bir yanışlık oldu denmezdi.

1967: Konusu ve verdiği mesaj itibariyle bu sene kesinlikle Guess who is Coming to the Dinner almalıydı ama onun yerine In the Heat of the Night filmine verdiler aslında iki filmde ırkçılığa karşı olan filmlerdi ama bence Guess Who is Coming to the Dinner hem oyunculuklarıyla hem konunun işlenişiyle oscarı daha fazla hak ediyordu.

1971: Tipik bir macera filmi olan French Connection yerine Kubrickin harika filmi şiddeti eleştiren ve zamanına göre hayli cesur olan A Clockwork Orange almalıydı.

1980: Oyunculuklarıyla ayakta duran Ordinary People alırken Scorsesenin harika başyapıtı Raging Bull haksızlığıa uğramıştır 80 de.

1989: Bu senede bence aday olan beş filmden en zayıf 2. film aldı oscarı oysaki Born of the Fourth July, Dead Poets Society, My Left Foot gibi harika filmler varken Driving Miss Daisy nin alması haksızlık olmuş diye düşünüyorum.

1990: Kesinlikle ama kesinlikle gelmiş geçmiş en iyi mafya filmlerinden biri olan Goodfellas almalıydı ama ödül Dances With Wolves a gitmişti o sene.

1994: 94 senesi belkide Oscar yarışının en çetin geçtiği yıldı birbirinden harika 3 filmin yarışında kazanan benimde favorim olan Forrest Gump olmuştu ama Shawshank Redemption ve Pulp Fiction da bu sene değilde başka senelerde çekilselerdi kesin oscarı alırlardı diyorum.

2004: Bu sene en iyi film dalında aday bile gösterilmeyen bir filme acayip bir şekilde haksızlık yapıldı bırakın almasını aday bile gösterilmeyen Eternal Sunshine of the Spotless Mind bence o senenin ve Oscar tarihinin en büyük haksızlığı sadece özgün senaryo ödülü verilerek geçiştirilen film o sene kesinlikle en iyi filmi almalıydı.

14 Mart 2010 Pazar

Oscar Tarihinde Hakkı Yenen Aktrisler

Oscar tarihinde en iyi erkek dalında olduğu gibi en iyi kadın dalında da arasıra ödüller hak etmeyenlere gitmiştir hak edipte eli boş olarak evine dönen kadın oyuncuları paylaşmak istedim sizlerle.

1928: Henüz daha ikinci törende çok büyük bir haksızlık yapıldı The Passion of Joan Arc ile sinema tarihinin en iyi performansları arasına giren Maria Falconetti aday bile gösterilmeyerek oscarı Coquette filmiyle Mary Pickforda kaptırdı.

1940: Rebecca filmiyle o endişeli ölüm korkusu yaşayan gelin rolünü çok iyi oynayan Joan Fontaine maalesef oscarı alamamıştır onun yerine Kitty Foyle ile Ginger Rogers almıştır en iyi kadın oscarını.

1944: Double Indemnity filminde kocasını öldürmek için sevgilisyle inanılmaz bir plan yapan acımasız kadını harika oynayan Barbara Stanwyck oscarı Gaslight filmiyle Ingrid Bergmana kaptırmıştır oysaki o sene ikisi de hak etmiştir oscarı keşke ikisine beraber verselerdi o sene.

1950: Bu sene All about Eve filmiyle hem Anne Baxter hem de Bette Davis en iyi kadın oscarını almalılardı onların yanı sıra Sunset Boulevard ile Gloria Swanson da oscarı hak etmişti ama bu 3 kadın dururken kazanan Born Yesterday filmiyle Judy Holliday olmuştu.

1954: A Star is Born da hayatının en iyi performansını gösteren Judy Garlandda da akademi haksızlık yaparak oscarı vermemiştir o sene The Country Girl ile Grace Kelly oscarı kazanmıştır.

1957: Federico Fellinin en iyi filmlerinden biri olan The Nights of Cabiria da harika bir oyunla herkesin sevgisini ve takdirini kazanan Giulietta Masina bırakın oscarı almayı en iyi 5 kadın arasına bile girememiştir o sene.

1966: Persona filmiyle oscarı kesinlikle alması gereken Liv Ullman o sene aday bile gösterilmedi ve Who is Afraid of Virginia Wolf ile Elizabeth Taylora gitti ödül.

1969: They Shoot Horses Dont They ile en iyi kadın oscarını Jane Fonda almalıydı ama o senede haksızlık yapılan senelerden biriydi ve oscarı The Prime of Miss Jean Brodie filmiyle Maggie Smith kazanmıştı.

1974: En iyi kadın dalında yapılan en büyük haksızlıklardan biri sanırımı 74 senesinde olmuştur A Women Under the Influence ile adeta oyunculuk dersi veren Gena Rowland imkansız bir şekilde oscarı kazananamıştır ve onun yerine Alice Doesnt Live Here Anymore ile Ellen Burstyn oscarı almıştır.

1982: Sophies Choices ile Meryl Streep kesinlikle hak etti ama Frances rolündeki inanılmaz performansıyla Jessica Lange de ödülü en az Streep kadar hak etti keşke ödülü Jessica Lange ile Streep paylaşsalardı.

1987: Bu senede en iyi kadın dalında büyük bir haksızlık yapılmıştır inanılmaz bir performansla baştan çıkarıcı piskopat kadını oynayan Glenn Close ödülü almalıydı oysaki bence gayet sıradan bir rol çıkaran Cher almıştır Moonstruck filmiyle.

1992: Howards End ile Emma Thompson oscarı hak etmiş ve kazanmıştı ama o sene oscarı hak eden biri daha vardı o da Lorenzos Oil deki fedakar anne rolüyle Susan Sarandondu.

1996: Fargo filmiyle oscarı alan Frances Macdormanddı ama hak etmeyerek almıştı o sene oscarı Macdormand çünkü hem Secrets&Lies filminde herkesi ağlatan Brenda Blethyn hem Breaking waves filminde yine herkesi ağlatan Emily Watson o sene oscarı paylaşmalılardı ama ikiside o gece elleri boş döndü ve Oscar tarihinin en haksız senelerinden biri oldu hak etmeyen biri aldı hak eden iki oyuncu alamadı.

2000: Sinema tarihinin en iyi performanslarından birini çıkarmasına rağmen oscarı alamadı o sene Ellen Burstyn Requiem for a Dream ile, aldığı sene de haksız bir şekilde almıştı gerçi ama 2000 senesinde kesinlikle hak etmişti fakat onun yerine Julia Roberts Erin Brockovich ile oscarı almıştı.

2001: Erkeklerde olduğu gibi bayanlarda da 2001 senesinde haksızlık oldu ve Nicole Kidman Moulin Rouge daki harika Satin rolüyle oscarı kazanamamıştı onun yerine Monster Ball ile Halle Berry oscarı almıştı.

2002: Bir sene önce hakkı yenen Kidman hemen bir sene sonra The Hours filmiyle bir şekilde ödüllendirildi ama bu seferde Unfaithful filmindeki aldatan kadın rolüyle Diane Lane in hakkı yenildi.

Oscar Tarihinde Hakkı Yenen Aktörler

Akademi tarihinde çoğu zaman en iyiler oscarı almıştır zaten o yüzden adı en iyi erkek aktör ödülüdür ama nadir de olsa hakkı yenenler de olmuştur ve onları burada sizlerle paylaşmak bir şekilde haklarını bu yazımda onlara teslim etmek istiyorum.

1939: Mr Smith Goes to Washingtondaki inanılmaz performansıyla James Stewart a verilmesi gereken ödülü Robert Donat Goodbye Mr Chipsle hak etmediği bir şekilde almıştır.

1943: Sinema tarihinin en iyi aşk filmi olan Casablancadaki harika performansıyla Humprey Bogart kesinlikle almalıydı oscarı, ama maalesef bu senede hak etmeyen bir performansla Watch on the Rhine ile Paul Lukas almıştır.

1946: Yine James Stewart hakkı yenilerek oscarı alamamıştır yine inanılmaz bir performans sergilediği Capra filmi It is a Wonderful Life ile oscarı ise The Best Years of our Lives filmiyle Fredrich March almıştır.

1948: Humprey Bogart The Treasure of Sierra the Madre ile oscarı kesinlikle almalıydı ama o sene en iyi erkek dalında ilk beşe bile girememişti Bogart ve Hamlet rolüyle Laurence Olivier almıştı oscarı.

1951: 43 ve 48 de hakkı yenilerek oscarı alamayan Humprey Bogart bu sefer haksız bir şekilde oscarı almıştır hakeden ve alamayan ise sinema tarihinin efsane oyuncusu Marlon Brandodur A Streetcar Named Desire ile oscarı alsaydı o sene Brando , film bütün oyunculuk dallarında oscarı alarak tarihe geçecekti ama diğer 3 dalda oscarı almış en iyi erkek oyuncuyu haksız bir şekilde kaybetmiştir.

1964: Bu sene ise belkide en büyük haksızlıklardan biri yapılmıştır Dr.Strengelove filmiyle tam 3 farklı karakteri inanılmaz başarılı bir şekilde oynayan Peter Sellers oscarı kazanamamıştır ve haksız bir şekilde My Fair Lady ile Rex Harrison almıştır ödülü ben olsam ödülü kabul etmeyip Peter Sellers a verirdim o kadar iyi oynamıştı Sellers.

1967: Spencer tracynin üçüncü oscarı alması haksız bir şekilde engellenerek In the Heat of the Night ile Rod Steiger almıştır ödülü, oysaki Guess Who is Coming to the Dinner en iyi filmi Spencer Tracy de en iyi erkek oscarını almalıydı sadece Katherine Hepburn en iyi kadını alarak o filmde ödül alan tek kişi olmuştur.

1969: Dustin hoffman The Midnight Cowboy filmiyle en iyi erkek oscarını kesinlikle hak etti ama efsane oyuncu John Wayne a bir Oscar vermek adına hakkı yendi Hoffmanın ve Wayne True Grit ile oscarı aldı.

1976: Her ne kadar Networkdeki harika performansıyla Peter Finch o sene hak etse de ondan çok daha iyi oynayan Robert de Niro o sene almalıydı oscarı Taxi Driver filmiyle en kötü ikisine beraber verilmeliydi diye düşünüyorum.

1979: Dustin Hoffman Kramer vs Kramer ile oscarı hak etmedi değil ama Peter Sellers Being There ile en azından Hoffman ile beraber almalıydı oscarı ve bu Sellersın yenilen ikinci oscarıydı Dr.Strengelove dan sonra.

1990: Yine hakkı yenilen oyuncu Robert de Niroydu 90 senesinde Awakenings ile herkesi ağlatan De Niro o sene Revearsel of Fortune ile haksız bir kararla oscarı Jeremy Irons a kaptırıyordu.

1996: Shinedaki performansıyla Geofrey Rush kesinlikle oscarı hak etti ama bu sene harika bir performans gösteren ve oscarı alamayan Woody Harrelson keşke başka bir sene aday olsaydı ve alsaydı oscarı çünkü gerçekten çok iyi bir performanstı The People vs Larry Flint ve Harrelson.

2001: Bu sene hem kadın hem erkek de oscarlar 11 eylül olaylarından dolayı siyahi oyunculara gitmişti haksız bir şekilde erkeklerde Danzel Washington ikinci oscarını alırken üst üste ikinci kez en iyi erkek oscarını alarak bunu gerçekleştiren üçüncü kişi olacak Russel Crowe a büyük haksızlık yapıldı o sene A Beatiful Mind ile John Nash in hayatını çok iyi oynayan Crowe un elinden Oscar adeta çalındı o sene.