31 Ekim 2013 Perşembe

RÜZGAR GİBİ GEÇTİ: WTA İSTANBUL




3 sene boyunca bize harika tenis maçları izleten dünyanın en iyi 8 tenisçisinin geldiği Wta masters istanbul maalesef bitti, 3 sene boyunca iznimin yarısını bu turnuvada kullandığım için o kadar mutluyum ki, tabir-i caizse resmen tenise doyduk bu 3 senede, gönül isterdi ki uzasın seneye de izleyelim ama her güzel şeyin bir sonu oluyor ve bu da bitti, seneye Singapur'da devam edecek bu turnuva.

Bu harika organizasyonu Türkiye'ye getiren ve bize 3 sene izleten herkese burdan teşekkür etmek istiyorum, bu 3 senede tahmin edildiğinden çok daha fazla seyirci geldi Sinan Erdem'e, ilk sene 70 bin 824, ikinci sene 73 bin 72 seyirci geldi turnuvaya, bu sene ise 69 bin 83 kişi izledi turnuvayı, ikinci sene kurban bayramına denk gelmesi de seyirci rekorunun kırılmasına yardımcı oldu aslında, bu sene diğer senelere göre düşük olmasının sebebi ise hiç tatile denk gelmemesiydi, ama yine de final maçını tam 16 bin 57 kişi izledi bu sayı Sinan Erdem'de bir günde en fazla seyirci sayısı olarak tarihe geçti, Dünya Basket Şampiyonası finalinde Türkiye-Amerika maçını bile 15 bin kişi izlemişti.

Gelelim turnuvanın kısa özetine, ilk sene çok çekişmeli geçen turnuvada finali Azarenka-Kvitova oynadı ve çekişmeli bir maç sonrası Kvitova şampiyon olmuştu, geçen sene ise turnuvaya Serena Williams damgasını vurdu, Serena ilk maçtan beri domine ettiği turnuvayı finalde Sharapova'yı 2-0 yenerek çok kolay bir şekilde kazandı, turnuvayı kazanmakla kalmadı turnuva boyunca sergilediği sempatik tavırlarla seyircilerin de kalbini kazandı, her maç sonrası imza ne kadar top varsa imzaladı mesela, çoğu tenisçi bunu yapmamıştı oysa ki.

Bu seneye geldiğimizde ise herkes Serena'nın geçen seneki gibi çok rahat kazanacağını düşünüyordu, Sharapova da sakatlığı nedeniyle çekilince turnuvadan, tek rakibi bu sene onu 2 kere yenmeyi başaran Azarenka'ydı, grup maçlarında yine Serena fırtınası esti, adeta süpürdü ve sırasıyla Kerber'i Radwasnka ve Kvitova'yı yenerek yarı finale çıktı Serena, diğer grup çok daha çekişmeli geçti ve büyük bir süpriz gerçekleşti, Serena'nın en büyük rakibi Azarenka gruptan çıkamadı, Li Na ve Jankovic yarı finale çıkan iki tenisçi oldu diğer gruptan.

Serena yarı finalde Jankovic'le oynadı, ilk seti zorlansa da kazandı ama ikinci sette öyle kötü bir Serena izlediki salondakiler, sanki hayal görür gibiydiler, Serena hiçbir varlık gösteremediği ikinci seti kaybetti, üçüncü seti ise çok zor da olsa kazandı ve finale çıktı ama ben yıllardır Serena'yı bu kadar bıkkın ve suratı düşmüş görmemiştim, 2.sette adeta bıraktı çünkü gerçek Serena o değildi bunun o da farkındaydı, maç bitiminde sorulan neden 2.sette öyleydin sorularına ise bu sene o kadar fazla maç oynadım ki artık enerjim bitti, kolumu kaldıramıyordum 2.sette, üçüncü sette adrenalin devreye girdi ve maçı kazandım, umarım finalde de öyle bir şey olur dedi Serena, final için tam 1 günü vardı ama rakibi de Li Na olmuştu, ilk defa final oynayacaktı bu turnuvada ve çok tecrübeli bir rakipti.

Final günü geldi çattı, her zaman korta çok enerjik bir biçimde çıkan Serena, korta bile sanki ayakları geri geri gider gibi çıktı, ısınırken bile anlaşılıyordu Serena'nın enerjisinde sıkıntı olduğu ve maç başladı, Li Na ilk sette fırnıta gibiydi adeta, harika forehandlar atıyor Seren'ayı sağa sola koşturuyordu, servisleri de çok iyi olunca ilk seti 6-2 kazanmayı başardı, Serena ilk sette yarı finalde Jankovic'e oynadığı ve kaybettiği set gibiydi, ruhsuz ve enerjisiz, herkes Serena'nın finali böyle kolay kaybetmeyeceğini düşünüyordu ama korttaki görüntü tam tersiydi, o kortta hırslı ve en ufak hatayı bile kabullenmeyen Serena toplara bile koşmamıştı ilk set, ikinci set başladı ve Serena o beklenilen Serena olmasa da yavaş yavaş ben bu kupayı sana kolay vermem der gibiydi ve öyle de oldu ikinci seti zorda olsa 6-3 kazandı Serena, o beklenilen Come On'lar gelmeye başlamış, herkesin görmek istediği Serena geri dönmüştü, son set ise tamamen Serena'nın istediği gibi geçti ve ilk setin başında 145'le servis atan Serena gitmiş 195'lerle servis atan Serena gelmişti, zaten eğer Serena rakibinden daha yavaş servis atıyorsa o gün Serena'da bir problem vardır, çünkü en büyük kozu servisleriydi Serena'nın ve son set 6-0 bitti, Li Na'yı adeta korttan sildi ve şampiyonluk puanından sonra yere çöktü, gözünden akan yaşları tüm seyirciler gördü, dile kolay 32 yaşında ve bir sezonda tam 82 maç oynamak her yiğidin harcı değildi, Serena belki de enerjisinin son damlasıyla o son puanı aldı ve Wta İstanbul'u şampiyonlukla kapadı.

İlk sene sakatlığı sebebiyle katılamadığı turnuvaya kalan 2 senede resmen damga vurdu ve 10-0'lık bir seriyle bitirdi 2 seneyi, İstanbul'dan yenilmez bir kraliçe olarak ayrıldı Serena ve bu 2 senede bir çok çocuğa tenisi sevdirdi, belki de onun sayesinde bir çok anne baba çocuklarını tenise yazdırdı, Serena tenis dünyasının yenilmez kraliçesi ve en büyük yıldızı, şu an 32 yaşında ve daha ne kadar oynar bilinmez ama eğer bu formunu sürdürürse kırılmadık rekor bırakmayacağı da kesin, bu 3 senede gerçekten muhteşem maçlar izledik İstanbul'da, özellikle Serenanın olduğu son 2 sene gerçekten muhteşemdi, dilerim Wta'den sonra Atp masters'da gelir ülkemize, bu 3 senede o kadar güzel organizasyon yapıldı ki gelmemesi için hiç bir sebep yok.
yazımı tenis hakkında bir sözle kapatmak istiyorum, futbol, basketbol, voleybol'da takımınızda kötü gününde bir oyuncu olsa da kazanabilirsiniz ama teniste eğer kötü gününüzdeyseniz asla kazanamazsınız çünkü sizi kurtaracak bir başka oyuncu yoktur, işte ben de tenisi bu yüzden çok seviyorum, o kortta teksin ve seni sadece sen kurtarabilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder