28 Temmuz 2013 Pazar
MYKONOS
Geçen sene Atina-Girit-Rodos'la baslamıştım Yunanistan turuma bu seneki hedefimde Mykonos-Santorini ve Kos'tu.
Girit'e bayıldığını blogumu takip edenler bilir, derin bir Girit yazısı yazmıştım.
Bu seneki tura Mykonos'la başlayıp, Santorini ve Kos yapıp ordan Bodrum'a geçerek tamamlamak üzere planlarımı yaptım.
Ortaokuldan kankam Mihraç ve kardeşi Sertan'la 3 erkek Yunan adalarını keşfedip güzel bir tatil için herşeyi en ince ayrıntısına kadar planlayıp, Atlasjetin Sabiha Gökçen'den kalkan Mykonos seferiyle yola çıktık.
1 saatlik bir yolculuktan sonra Mykonos havaalanına indik.
Mykonos havaalanı tek pistten oluşan inanılmaz küçük bir havalimanı ama yazın tüm dünyadan uçakların indiği için inanılmaz yoğun bir havalimanı oluyor, nerdeyse 15 dakikada bir uçak iniyor Mykonos'a.
Uçaktan indikten sonra araba kiralamak için rent a car firmalarına gittik, en uygun fiyatı Sixtten aldık, günlüğü 35 €'dan 4 günlük Toyota Yaris aldık.
Mykonos çok küçük bir ada olsa da kesinlikle araba kiralayarak gezmek gerekiyor eğer tatilden zevk almak istiyorsanız ve adada ayak basmadık yer bırakmak istemiyorsanız tabi.
Otelimiz havalimanına yaklaşık 1.5 km uzaklıkta olan Giannolukas villagestı, otel açıkçası beni tatmin etmedi, personel çok soğuk, kahvaltıda hiç çeşit yoktu ve en önemlisi de wifi paralıydı, saati 2 €, o yüzden Mykonos'a gideceklere asla kaldığım oteli tavsiye etmem.
Otel Mykonos için sadece gece gidip yatılacak bir yer olduğu için otele çok para vermek büyük saçmalık olur, eğer araba kiralayacaksanız en uzak yerde çok daha ucuza kalmak mantıklı, arabayla adanın en ucundan diğer en ucuna yaklaşık 30 dakikada gidebiliyorsunuz, işte öyle küçük bir ada Mykonos.
İlk gün otele yerleştikten sonra Mykonos town'a gidip merkezi keşfedelim dedik, Mykonos town 30 dakikalık bir yürüyüşle bitecek kadar küçük bir yer ama labirent gibi sokakları olduğu için tam olarak 3.gün sonunda kaybolmayacak seviyeye geldim ben.
İlk gün Marco Polo tavernada yedik yemeğimizi gayet lezzetli ve misafirperver bir tavernaydı çok memnun kaldım açıkçası hem yemekten hem de hizmetten.
Malumunuz Mykonos gece hayatı ve eğlencesiyle meşhur bir ada, özgürlükler adası deniliyor, herkes istediği gibi takılıyor, kimse kimsenin umrunda değil.
Mykonos town'un en güzel mekanı Scandinavian Bar, eğlence 23.30 gibi başlayıp sabaha kadar sürüyor, bir içecek alan herkes giriyor içeri, fiyatlarıda gayet ucuz, içerde eğlence inanılmaz, mekan çok büyük bir mekan değil, ama gayet eğlendiren bir mekan, garsonlar ve barmenlerde gayet misafirperver.
2.gün sabah kalkar kalkmaz kahvaltımızı yapıp adanın en ünlü plajı olan Super Paradise'a gittik, Super Paradise hem denizi hem de 16'dan sonra başlayan beach partileriyle harika bir plajdı, denizi de kumsalı da çok güzeldi, üstelik wifi da ücretsiz beachte, fiyatlarda bence Mykonos gibi bi ada için gayet ucuzdu, Çeşme Aya Yorgi'de 50 tl'ye içeceğiniz bir içki orda 10 €.
Mykonos için özgürlükler adası demiştik ya o yüzden Super Paradise'da göreceğiniz üstsüzleri yadırgamamalısınız, Mykonos'un Dünya'da gayler adası olarak tanındığını da bilerek oraya gitmiştik ve daha gittiğimiz ilk plaj olan Super Paradise'da bir sürü erkeğin el ele tutuşarak gezmesine Türkiye'de alışık olmadığımız için açıkçası ilk başta şaşırdık ama 4.gün sonrası bu duruma alıştığımızı da söyleyeyim.
2.gün yemeğimizi adanın en ünlü tavernası Niko's da yedik, Marco Polo'ya göre çok daha popüler ve kalabalık olmasına rağmen, ben Marco Poloyu daha çok sevdim, ama şunu da belirtmem gerekir ki hayatımda yediğim en lezzetli levreki(ayda en az 1 kere levrek yiyen biri olarak) de Nikos'da yedim.
2.günde gece eğlencesi olarak Scandinavian'a gittik ordan çıktıktan sonra Tropicana'ya geçtik ama eğlence erken bitmiş olacak ki heryer kapalıydı biz de geceyi bitirdik.
3.gün ise güne büyük bir hayal kırıklığıyla başladık, internette adına methiyeler düzülen, Mykonos yazınca ilk çıkan yer olan Paradise Beach'e gittik ve tam anlamıyla fiyaskoyla karşılaştık, o yere göğe sığdırılamayan meşhur Paradise Beach resmen ölüydü, 2.gün Super Paradise'da yer bulamamışken, Paradise'da resmen 30-40 kişi vardı ve denizi de berbattı, kayalarla kaplı, yüzmekten hiç keyif alınamayan, kumsalının nerdeyse olmadığı bir yerdi Paradise, yanındaki Tropicana'nında ondan farklı yanı yoktu ama en azından Tropicana'da müzik ve eğlence vardı, Paradise için olumlu hiçbişey söyleyemem, wifi'ı bile parayla satıyorlardı, 30 dakikası 1 €, yani anlayacağınız Paradise çok büyük bir hayalkırıklığı oldu benim için, Super Paradise adından da anlaşılacağı gibi süperken, Paradise resmen bizim Özdere gibi bir yerdi, hatta Özdere'nin denizi çok daha güzel diyebilirim.
Paradise'da umduğumuzu bulamadığımız için fazla kalmadık, çıktık ve Super Paradise'a geldik ve orda yüzmeye devam ettik, 16'da başlayan beach partiyle nerdeyse tüm beach oynamaya başlıyor, inanılmaz bir eğlence başlıyor.
3.gün yemeğimizi Kostas tavernada yedik ve sabahki hayalkırıklığı yemekte de devam etti, garsonun yaptığı terbiyesizliği yazmadan duramam, adam ben telefonuma bakarlen menüyü önümden aldı, adamla kavga ettim, adada herkes gayet misafirperverken Kostas tavernadaki kel garsonun yaptığı gerçekten beni çok sinirlendirdi, masadan kalkacaktım ama arkadaşlar siparişlerini çoktan vermişlerdi, Kostas tavernayı kesinlikle tavsiye etmiyorum, yediğimiz en kötü yemekleri orda yedik.
3.gün çok yorulduğumuz için gece fazla kalamadık, internette okuduğum Galleraki bar'a gittik, internette methiyeler düzülen Galleriaki de berbattı, yani kısacası 3.gün her açıdan kötüydü bizim için, o yüzden geceyi erken bitirip 3 gibi otele döndük.
4.gün ise Elia beach'e gittik, araba kiraladığımız yerdeki eleman adayı tanıtırken en güzel beach ama içerde çok fazla gay var ve bir kısmı çıplaklar plajı olarak kullanılıyor demişti.
3.gündeki Paradise hayalkırıklığından sonra Elia ilaç gibi gelmişti, gerçekten harika bir deniz ve plajla karşılaşmıştık, Super Paradise'dan bile iyiydi denizi, plaj olarak da gayet uzun bir plajdı, en sol tarafında aileler, orta taraflarda gençler en sağda da gayler ve çıplaklar plajı olarak 3 kısma ayrılıyordu Elia koyu, sağda Lgbt bayrağı da vardı, yani o kısmın gaylere ayrıldığını belirtiyordu.
Üstsüzler heryerde olduğu için onlara çoktan alışmıştık ama ilk defa bu kadar fazla gayi Elia'da gördük, dediğim gibi plajın sağ tarafı resmen onlarındı, plajı soldan başlayıp tamamen gezdim, gaylerle lezbiyenler plajlarında takılıyorlardı hiç bi problem olmadı da ama onların plajının içinde koyun en sağ tarafında yanlışlıkla çıplaklar plajına girince asıl dumuru yaşadım, her ne kafar filmlerde çok görsekte insan gerçekte anadan üryan bir sürü insanın güneşlenip, yüzdüğünü görünce dumur oluyor açıkçası, ama onlar inanılmaz rahatlar, kimse kimsenin umrunda değil, herkes sere serpe takılıyor, ne rahatsız edici göz var ne de laf, nudistlerin plajını da böylelikle görmüş oldum ve Mykonosa neden özgürlükler adası dendiğini iyice idrak etmiş oldum.
Elia'nın plajı o kadar güzeldiki akşam 7'ye kadar orda durduk ve doyasıya yüzüp güneşlendik, Mykonos'taki son gecemiz olan 4.gecemizde akşam yemeğini Paraportiani tavernada yedik, hem en güzel hem de en ucuz yemeğimiz oldu Paraportianideki yemeğimiz, gayet keyifli bir yemekti, üstelik yemek sonrası ikram edilen dondurma da cabası oldu, 4 gece boyunca 4 farklı tavernada yemek yedik: Marco Polo, Niko's, Kostas ve Paraportiani tavernaları, fiyat performans açısından en güzeli Paraportianiydi, sonra Marco Polo, sonra zaten adanın en ünlü tavernası olan Niko's ve en berbatı da Kostas'tı, Kostas dışında hepsinden memnun kaldım ben açıkçası.
Son gecemizde yemekten sonra Scandinavian'a gittik orda biraz takıldıktan sonra adanın en ünlü clubu Cavo Paradiso'ya gittik, Cavo Paradiso Paradise koyunda muhteşem bir clubtı, her gece dünyanın en ünlü dj'lerini konuk ediyordu, bize Nicky Romero denk geldi, hayatımda gittiğim en güzel partiydi diyebilirim, 01.30'da başlayan parti sabahın ilk ışıklarına kadar devam etti, biz 5.30 gibi çıktık, adamlar eğlendirmeyi çok iyi biliyor, harika bir geceydi.
Bir sürü gece clubu ve bar var Mykonos'ta ama iki tanesi aralarından sıyrılıyor, biri Scandinavian diğeri ise Cavo Paradiso, bu iki mekan eğlencenin dibine vurulan ve kaliteli mekanlar ve zaten Mykonos'a giderseniz, siz istemeseniz bile yolunuz bu iki mekana düşecektir.
5. ve son günümüzde sabah Nammos'a gittik, Nammos internette Mykonos'u araştırdığınızda pek karşınıza çıkmayan bir yer olmasına rağmen, kesinlikle gidilmesi gereken bir beach club, Paradise, Super Paradise reklamla şişirilen yerler oysa Nammos hiç reklamı olmamasına rağmen gittiğimiz en iyi yerdi diyebilirim.
Nammos hakkında sadece şunu söyleyebilirim, eğer Yunanistan'ın sosyete dünyası ve ünlülerini tanıyorsanız oraya gittiğinizde mutlaka bir kaçını görürsünüz, yani anlayacağınız Çeşme Marrakech gibi bi mekan ama çok daha kaliteli, denizi ve plajı çok daha iyi Marrakech'e göre.
Benim Nammos'un neden hiç reklamının yapılmadığına dair komplo teorim ise turistleri Paradise ve Super Paradise'a yönlendirip Nammos'u kendilerine bırakıyorlar Yunanlılar, Yunanlılar dediysem de Yunanistan'ın elit kesimi.
Nammos'tan çıktıktan sonra arabayı havalanında rent a cara bırakıp taksiyle Santorini feribotumuzun kalkacağı limana gittik, Mykonos'ta eğer araba kiralamam taksiyle giderim heryere diyorsanız, ya çok zenginsiniz ya da çok keriz, çünkü havaalanından limana(yaklaşık 2 km) taksici bizden 15 € aldı, yani adeta kazığa oturttu bizi, o yüzden siz siz olun Mykonos'ta asla taksiye binmeyin derim.
Mykonos'ta kaldığımız 4 gece 5 gün boyunca harika bir tatil geçirdik, hem deniz hem de gece hayatı olarak gayet tatmin edici bir ada, eğer bir tatilden beklentiniz bu ikisiyse kesinlikle tavsiye ederim Mykonos'u ve açıkçası nette okuduğum kadar pahalı bir ada da değil, Çeşme de Bodrum da çok daha pahallılar Mykonos'tan, o yüzden gayet ekonomik bir bütçeyle Mykonos'ta çok güzel bir tatil yapabilirsiniz ama 4 gece 5 günde açıkçası Mykonos gibi küçük bir ada için çok fazla, 2 gece 3 gün gayet yeterli, 3 gün sonunda heryerini ezberleyeceniz bir ada olup çıkıyor çünkü.
Mykonos macerası Santorini feribotuna bindiğimiz an bitti, iyiki gelmişim, görmüşüm, bi kaç şey dışında gayet güzel bir tatil oldu Mykonos tatili benim için.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder