30 Nisan 2012 Pazartesi

BEŞİKTAŞ AVRUPA ŞAMPİYONU

Dün gece ülke tarihinde çok önemli bir gündü, çoğu kişi 3.kupa diyerek burun kıvırabilir ama şunu unutmamak gerekir, bir Türk takımının Avrupa'da kupa aldı ve bunu tüm Dünya duydu.  Sezon başına dönelim ve bu kupaya gidiş öyküsünü az özetleyelim. Nba'de Lock-out olunca ajanslara şöyle bir haber düşmüştü, Beşiktaş Nba'in en iyi 3 guardından biri olan Deron Williams ile görüşüyor, ilk başta kimse buna inanmadı, evet bi sene önce Allen Iverson gelmişti ama Iverson geldiğinde kariyerinin sonundaydı, formsuzdu, bitikti, Deron ise hem genç hem de All star bir guard'dı dolayısıyla bu habere kimse inanmadı ama 3 hafta içerisinde Deron Beşiktaş'a imza attı ve Türkiye'ye geldi, ardından Semih Erden alındı ve Beşiktaş Ergin Ataman liderliğinde çok iyi bir kadroyla sezona başladı. Hedef hem lig hem de Avrupa'da kupaydı, Avrupa'da ikinci kupada başladı Beşiktaş sezona ama daha ön elemelerde elenerek büyük bir hayal kırıklığı yarattı, Favori olarak başladığı bir kupada gruplara kalamayınca Beşiktaş soru işaretleri de oluştu doğal olarak, Allahtan 2.kupada elenen 3.kupa olan Eurochallange'da devam ediyordu yoluna ve Deron'lu Beşiktaş bu kupanın açık ara favorisi olarak başladı maçlarına, Deron daha 3.maçta 50 sayı atarak bu ligin ne kadar üstünde olduğunu kanıtlıyordu. Ligde ve kupada herşey yolunda giderken hatta ikinci bir Nba oyuncusu Lamar Odom'la anlaşılmışken aniden Lock-out'un bitmesi ve takımın en önemli iki oyuncusunun Nba'e dönmesiyle, Beşiktaş acilen bir B planı yapmak zorunda kalıyordu, bu arada medyada da çoğu kişi olmak üzere büyük bir çoğunluk Deron ve Semih'in gitmesiyle Beşiktaş'ın küme düşmemeye oynayan bir takım haline geleceğini söylüyordu, Ergin Ataman Deron ve Semih'in gitmesiyle yerlerine çok iyi iki adam buldu Arroyo ve Pops Mensah Bonsu, ikisi de Nba patentli ve kariyerli oyuncular olan Arroyo ve Pops Beşiktaş'a o kadar çabuk uyum sağladılar ki takım Deron ve Semih'in gidişiyle gücünden hiçbirşey kaybetmedi, hatta Pops Semih'ten çok daha faydalı oynuyordu. Yine herşey yoluna girmişken bu sefer zaten sınırlı olan yerli rotasyonunun en iyisi Can'ın sakatlanması tüm moralleri bozuyordu, Can'ın sezonu kapatmasıyla rotasyon iyice daralmış oldu derken Arroyo da sakatlandı, bu sefer sakatlıklarla uğraşmak zorunda kaldı takım. Derken Türkiye kupası başladı, tarihinde hiç Türkiye kupası olmayan ve 3 kere finalde kaybeden takım, bu kupayı almak istiyordu ama bu kolay olmayacaktı, hem 3 günde 3 maç yapmak zorundaydı hem de rakiplerine göre kadrosu ve rotasyonu çok dardı, ilk maç kendisine göre zayıf olan Aliağa Belediyesiyleydi, rahat kazanması beklenen maçta çok zorlandı ama kazanmasını bildi Beşiktaş, yarı finalde bu sefer Galatasaray çıktı karşısına ve favori Galatasaraydı, Serhat Çetin'in son saniye üçlüğüyle uzatmaya giden maçı enerjilerininin maksimumunu vererek kazandılar ve finale çıktılar, finalde ise rakip Banvit'ti, Banvit oyun yapısı gereği ters bir rakipti ve ilk iki gün çok yorulmuştu takım ama buraya kadar gelip burada bırakmak yakışmazdı ve öyle de oldu Banvit'i de çok zor bir mücadele sonrası yenerek tarihinde ilk Türkiye kupasını kazandı Beşiktaş. Sezonun ilk kupası gelmişti şimdi hedef Avrupaydı, ve orda da final four'a kalındı, Alman takımı Artland Dragons'u 2 maçta da yenerek final four'a kaldı Beşiktaş, final four'da ilk rakip ev sahibi Macar takımı oldu, Olaj Beşiktaş'a göre zayıf bir rakipti ama ev sahibi olmanın verdiği avantaj ve güvenle oynadı, mutlak favori Beşiktaş olsa da maç hiç öyle geçmedi, baya zorlandı, rakip Beşiktaş'ın oyununu çok iyi bozdu, oyuncularda günlerinde olmayınca maç sıkıntıya girdi, ve rakip direnç kazandı, Semih gidince yerine alınan POPS'un insan dışı performansıyla zorda olsa maçı 64-60 kazandı Beşiktaş ve finale kaldı, rakip Fransa ikincisi Elan Chalon'du ve ilk maçta çok rahat kazanarak finale çıkmıştı. Fransız ekibi dış atışları çok etkili bir takımdı ve maçı hiç bırakmayan bir karakteri vardı. Final maçı çok iyi başladı Beşiktaş açısından ve 17 sayı öne geçti, artık herşey bitti kupa geliyor havasına girince oyuncular, Elan Chalon karakterini sahaya yansıttı ve 17 sayıdan geri gelerek 2 sayı öne geçti daha 3.çeyreğin başında, genelde geriden gelen takım ivme kazanır, farkı koruyamayan takımın morali bozulur ki bozuldu da ama ilk maçı adeta tek başına kazanan POPS çıktı meydana ve bu maçı bırakmaya niyetim yok diyerek pota altında adeta tek başına savaştı, POPS'un bu karakterli oyununa ERCEG'de ayak uydurdu ve Beşiktaş'ı iki uzun oyuncusu sürükledi maçın sonuna kadar. Son 2 dakikada bu iki oyuncunun karakterli oyununa Arroyo da ayak uydurunca Beşiktaş maçı kopardı ve Avrupa'da tam 16 sene sonra (1996'da Efes Pilsen Koraç kupasını kazanmıştı) bir Türk takımı kupa kazandı. Yazımın başında da yazdığım gibi evet bu kupa Avrupanın 3.Kupası ama her sene Eurolig'de gruplarda elenmektense Eurochallange kupasını kazanmayı tercih ederim ve herkeste bunu tercih eder diye düşünüyorum. Beşiktaş'ın bu başarısında tabi ki aslan payı koç Ergin Ataman'ın ona da yazımızın sonunda bir parağraf açmazsak ayıp etmiş oluruz. Ataman yapı itibariyle kırılgan bir kadrosu olan takımı çok iyi yönetti ve bir arada tuttu, Deron gittiğinde B planını çok hızlı bir şekilde devreye soktu, zaten taktik ve teknik olarak müthiş bir deha olan Ataman bu dehasını oyuncuları kaynaştırma ve takım olmada da çok iyi kullandı ve böylelikle bu dar rotasyonlu kadro iki kupa kazandı. İki kupa kazanan ve özgüveni de yerine gelen Beşiktaş şimdi bu senenin en zor hedefine kilitlenmiş durumda, o da tabi ki TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU, eğer bu kadro Ergin Ataman önderliğinde bunu da başarabilirse, Beşiktaş tarihine altın harflerle kazınır, başarabilirler mi derseniz, ben o inancı hepsinin gözünde görüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder