11 Eylül 2011 Pazar

SERENA'NIN DÖNÜŞÜ


Serena Williams kadın tenisine gelmiş en büyük yeteneklerden biridir, çoğu kişi onu sevmesede korttaki o surat hali, gülmeyen ve gözlerinden adeta ateş fışkıracak kadar ciddi hali bile bu spora ne kadar önem verdiğini ne kadar hırslı olduğunu ve hep kazanmak için korta çıktığını gösterir bizlere.

Serena geçen sene Wimbledon'u kazanıp grand slam sayısını 13'e çıkardığında, tenisi bırakana kadar 18 yapar diyordum ama cok şanssız bir olay yaşadı tamda İstanbul Cup'a geleceği zamanda oldu bu, bir restoranda ayağına cam kesiği battı ve ayağı ciddi bir şekilde kesildi, bazı kişiler sırf İstanbul Cup'a gelmemek için yaptı dediler ama iş öyle basit değildi, önce Avustralya açık'a yetişecek dendi ama olmadı sonrasında Roland Garros'u da es geçmek zorunda kaldı, bir ayak kesiği bu kadar ciddi olabilirmi derken o kesikten sonra bir de akciğer embolisi geçirdiğini açıkladı Serena, akciğer embolisi kalp krizi kadar riskli ve ölum tehlikesi çok yüksek olan bir rahatsızlıktı ama Serena erken teşhis sayesinde bu hastalığı da atlattı ama bu seferde tenis hayatı bitti dedikoduları çıkmaya başladı ama ben o zamanlarda benim bildiğim Serena kolay pes etmez ve eğer yüzde bir bile ihtimal varsa tenise tekrar döner dedim ve beni yanıltmadı , o ölümcül hastalığı yenip kortlara tekrar döndü, bu seferde eski performansını sergileyemez denildi ama bu konuda haklılardı çünkü cidden emboli çok ciddi bir hastalıktı ve herkes bu rahatsızlıktan sonra spor hayatına dönemezdi ama o güçlü bünye asla pes etmedi, bir iki turnuvada kendini denedikten sonra Wimbledon'a son şampiyon olarak katıldı ama eski Serena yoktu güçsüzdü ve 4.tura anca çıkabildi ve elendi ama yılmadı üstüne gitti ve hedef koydu kendine, Amerika açık'a kadar eski Serena olacağım dedi ve o turnuva benim olacak diye ekledi.

Amerika açık öncesi katıldığı turnuvalardan Stampford'u kazandı Cincinatti'de ise yorulmamak için ilk maçı kazandıktan sonra çekildi ve sıra hedeflediği turnuva olan amerika açık'a geldi, Serena uzun zamandır tenis oynamadığı için 28.seri başı olarak turnuvaya başladı, yine çoğu kişi çok zor kazanması dedi ama o yavaş yavaş sırayla geldi önce 3.turda turnuvanın büyük favorisi 3 nolu seribaşı Azarenka'yı 2-0 ile geçti ardından Ana ivanovic geldi onu da 2-0 ile geçti, yarı finalde ise 1 numarali seribaşı Wozniacki geldi, ona sadece 6 oyun verdi, dünyanın 1 numarası!!! 5 winner yaparken serena tam 34 winner yaptı maçta ve finale çıktı finalde rakibi ise Sam stosur oldu, ben yazımı yazarken maç daha başlamamıştı, Türkiye saati ile 23.30'da başlayacak, Serena için bu maçın ayrı bir önemide bugünün tarihi ile alakalı, 11.09 yani 11 eylül saldırılarının yıldönümü ve Serena amerika açığı o saldırıda ölenler için kazanacağım dedi, tahminim Stosur'a 5 oyun maksimum 6 oyun vererek maçı kazanır Serena ve çok büyük ölum riski olan bir hastalıktan kurtulduktan sonra Grand Slam kazanan bir sporcu olarak tarihe adını altın harflerle yazdırır, 14.grand slamına ulaşır ve eğer böyle ciddi bir rahatsızlık geçirmezse kariyer sonuna kadar 18-20 arası bir grand slam şampiyonluğu ile efsaneler arasına girer.

Yazımı hep arkasında olduğum bir laf ile kapatmak istiyorum, Serena Williams tenisi bırakana kadar en iyisi her zaman o olacak.
p.s: bu yazıyı maçtan önce yazmıştım ama erken ötenin horoz'un başını keserler misali sam stosur harika bir maç çıkararak serenayı yendi ve amerika açık 2011 bayanlar şampiyonu oldu ve serena 13 grand slam'de kaldı ama herşeye rağmen serena şu an aktif tenisçilerde açık ara en iyi tenisçi.

6 Eylül 2011 Salı

PERFECT SENSE


Filmimizin başrollerini Ewan Mcgregor ve Eva gGeen paylaşıyor, Eva Green bir bilimadamını, Mcgregor ise aşçıbaşını canlandırıyor, Green sevgilisinden yeni ayrılmış acı çeken bir kadın, Mcgregor ise gecelik ilişkiler yaşayan ve aşka inanmayan bir adamdır, Green'in evi Mcgregor'un restorantının caddesindedir ve bir gün tanışırlar derken aralarındaki o aşk başlar.
Bu filmi benim nazarımda unutulmaz yapan bu çiftin aşkları değil ama anlatılan harika hikaye ve o hikayenin içine çok iyi konan bu aşk ile muhteşem bir film ortaya çıkıyor, tabi Ewan ve Eva'nın harika oyunculuklarıda filmin insanı vurmasında önemli rol oynuyor.
Perfect Sense filmini neden ısrarla tavsiye ettiğime gelirsek, insanoğluna sahip olduklarının ne kadar önemli şeyler olduğunu bu filmden daha çarpıcı bir şekilde anlatacak bir film yok ve bundan sonra da yapılmaycaktır, o yüzden bu filmi ya sinemada ya da dvd'si çıkınca, bir şekilde bulun ve izleyin ve bu filmden sonra hayatınızda bazı şeyleri çok daha fazla önemseyip, hayatın ne kadar değerli olduğunu ve bizim ne kadar önemli şeylere sahip olduğumuzu anlayın...

15 Ağustos 2011 Pazartesi

2011'e Damga Vuracak Filmler


Başlığa bakıp yahu Ağustosa geldik senenin bitmesine 4 ay kaldı nerde bu filmler diyebilirsiniz ama en iyi filmler genelde senenin son 3 ayında vizyona girer, nedeni de tabi ki oscar adaylıkları ve oscar kazanma şansını arttırmaktır. 2011 senesi son 7 seneden çok daha kaliteli filmler izleyeceğimiz bir sene olacak, önce bunun garantisini vereyim size, son 7 senede hollywood kısır bir döngüye girdi ve maalesef senaryo sıkıntıları çekti ama bu sene ağır abi dediğimiz usta yönetmenlerinde el atmalarıyla çok kaliteli filmler ekimden itibaren izleyiciyle buluşacak, ve bu sene oscar savaşları da çok çetin geçecek.
Filmlerimize gelince kısaca yazarak sizlere tanıtayım.
The Ides of March:
Yazan, yöneten ve oynayan George Clooney, Clooney'in 4.yönetmenlik deneyimi olacak bu film ilk 3 denemede gayet olumlu tepkiler aldı, özellikle Good Night, and Good Luck çok iyiydi ve bu filmde en az onun kadar başarılı olacak hatta bu filmde en iyi senaryo belkide yönetmenlik oscarı neden gelmesin hatta oyunculuk... , Clooney bu filmle 2011'e damga vuracak.
The Descendant:
Alexander Payne'in bu drama-komedi türü filminde başrol yine Clooney'e ait ve az önce dediğim gibi 2011'e Clooney damgasını bu iki filmle vuracak ve oscardan eli boş dönmeyecek gibi. filme gelince bu senenin iyilerinden.
J. Edgar:
Fbi'ın efsane başkanı Edgar Hoover'ın hyatından bir kesit aktaran bu filmde yönetmen Clint Eastwood, Hoover'ı canlandıran da Leonardo di Caprio, film bu senenin en çok merak edilen filmi, Leo bu filmle oscarı alırmı, çok yakın ama rakipleride çok önemli isimler.
Extremeley Loud and Incredibly Close:
Bu film için tek yorum dahi yapmayacağım sadece kadroyu yazacağım: Tom Hanks, Sandra Bullock, Viola Davis, Max van Sydow, John Goodman ve James Gandolfini, evet hepsi birbirinden usta bu oyuncularla bu filmin kötü olma ihtimali varmı, tabi ki hayır merakla beklenen filmlerden biride bu film.
Hugo:
Martin Scorsese'nin bu seneki bombası da bu, 1930'un Parisinde geçen filmde bir yetimin hikayesi anlatılıyor. Başrolde Jude Law, Sasha Baron Cohen, sir Ben Kingsley ve genç yetenek Chloe Moretz var.
Moneyball:
Bu filmde karşımızda Brad Pitt var ve gerçek bir hayat hikayesini izleyeceğiz, Oakland bezbol takımının sahibi Billy Beane'in başarı hikayesi, Billy Beane'i canlandıran Pitt bu filmle en iyi oyuncu dalında oscara göz kırpacak.
The Tree of a Life:
Bu film zaten Cannes'da Altın Palmiye kazanarak 1-0 önde başlıyor yarışa, çok merak edilen filmlerde başı çeken usta yönetmen Terrence Malick'in bu baş yapıtında Brad Pitt ve Sean Penn adeta oyunculuk gösterisi yapıyorlar.
A Dangerous Method:
A History of a Violence ve Eastern Promises filmlerinin usta yönetmeni David Crononberg'in son filmi bu senenin en sarsıcı filmlerinden olacak çünkü psikoanaliz'in babaları sigmund freud ve carl jung'un arasındaki çekişmeyi derinlemesine ele alıyor, Freud'u Viggo Mortensen, Jung'u Michael Fassbender canlandırıyor.
We Bought a Zoo:
Jerry Maguire ve Almost Famous filmlerinin yönetmeni Cameron Crowe'un çektiği ve Scarlett Johansonn ile Matt Damon'un oynadığı film bu senenin merak edilen filmlerinden biri olarak göze çarpıyor.
WAR HORSE:
ve bu senenin en çok merak ettiğim filmi War Horse, Steven Spielberg'in yönettiği filmde 1.dünya savaşı bir atın gözünden anlatılıyor ve film oscarında en büyük adaylarından.
Tinker, Tailor, Soldier, Spy:
Gary oldman ve geçen senenin oscarlı oyuncusu Colin Firth ve bir thriller sanırım daha fazla açıklamaya gerek yok.
Carnage:
Usta yönetmen Roman Polanski'nin yönettiği filmde Kate winslet oscar aldıktan sonra ilk kez karşımıza çıkacak(3 sene aradan sonra) ve ona bir diğer oscarlı oyuncu Jodie Foster(2 oscar) eşlik edecek, filmin erkek oyuncuları ise yine bir oscarlı oyuncu Christoph wWltz ve usta oyuncu John c. Reilly.
The Iron Lady:
İngilterenin efsanevi başkanı Margaret Thatcher'ın hayatının anlatıldığı filmde Thatcher'i Meryl Streep canlandırıyor ve bu rolle 3.oscarına adeta kucak açıyor, film gerek tarihi bakımdan gerekse Streep'in harika oyunculuğu bakımından kesinlike bu senenin en merak edilen filmilerinden biri.
My Week with Marilyn:
Marilyn Monroe'nun kısa ve efsane hayatından bir kesit sunan filmde Monroe'yu Michelle Williams canlandırıyor ve bu filmde bu senenin beklenilen filmlerinden.
The Help:
Bir kadın hikayesi olan bu filmde Viola Davis oyunculuğuyla büyülerken ona Emma Stone, Bryce Dallas Woward ve Jessica Chestain eşlik ediyor.
CONTAGION:
Bu senenin en çok merak edilen filmlerinde bu film bir adım önde çünkü gerçekten yıldızlar topluluğu, yönetmen Steven Soderbergh (Traffic ve oceans serisi) oyuncular: Matt Damon, Marion Cotillard, Kate Winslet, Gwyneth Paltrow, Jude Law ve John Wawkes evet bu film sırf bu kadro için bile izlenir merakla bekliyoruz.
Young Adult:
Charlize Theron ve Patrick Wilson'un oynadığı film boşandıktan sonra kasabasına geri dönen yazarın evli ve çocukları olan eski sevgilisiyle yaşamaya başladığı aşkı anlatılıyor.
On The Road:
Bir yol hikayesi olan bu film eğer zamanında vizyona girerse özellikle oyunculuklarıyla bir çok ödül töreninde ödülleri kucaklayacaktır, kucaklayacak oyuncular ise : Kirsten Dunst, Sam Riley ve Kristen Stewart. Ayrıca Viggo Mortensen, Amy Adams ve Steve Buscemide bu filmde usta oyunculuklarını sergiliyorlar.
The Rum Diary:
Herkesin bildiği ve izlemeye bayıldığı kült film Withnail & I filminin yönetmeni Bruce Robinson'un yönettiği filmdeJohnny Depp hem senaryoyu yazdı hem de oynadı ona genç oyuncu Amber Heard eşlik etti.
Drive:
Cannes'da en iyi yönetmen ödülünü alan Nicolas Winding Refn'in bu filmini izlerken yerinizde duramayacaksınız full adrenalin ve aksiyon dolu filmde Ryan Gosling, Christina Hendricks ve Carey Mulligan oynuyor.
Beginners:
Christopher Plummer, Ewan M cgregor ve Melanie Laurent'in oynadığı filmde Plummer oğlu Mcgregor'a gay olduğunu açıklayan bir baba'yı canlandırıyor.
ve son olarak
The Skin I Live in:
İspanya'nın usta yönetmeni Pedro Almodovar'ın son filminde usta oyuncu Antonio Banderas mükemmel bir oyunculuk sergiliyor ve oscar'a göz kırpıyor, film plastik cerrahın geçmiş trajedilerini anlatıyor.
Evet yukarıda yazdığım filmler bu sene ekim, kasım ve aralık aylarında dünyada ve ülkemizde vizyona girecekler, elinizden geldiğince sinemada izlemey çalışın, kaçırdıklarınızıda mutlaka dvd arşivinize katın derim, şimdiden iyi seyirler...

12 Temmuz 2011 Salı

Bütün renkler hızla kirleniyordu, Birinciliği sarı ve lacivert'e verdiler...


Geçen pazar patladı şike skandalı ve ilk dalga 2 gün önce pazar günü Aziz Yıldırım'ın tutuklanmasıyla sonuçlandı, Fenerbahçe taraftarı o sıralara Kadıköyde yürüyüş yapıyordu takımına destek için, daha öncesinde de topuk yaylasına gitmişlerdi, evet takıma destek vermek kesinlikle doğru bir davranış çünkü bende Fenerbahçe taraftarı gibi başta Aykut Kocaman olmak üzere tüm futbolcuların bu olaydan habersiz olarak toplarını oynayıp maçlarını kazandıklarını düşünüyorum ama Aziz Yıldırım'a verdikleri destek! onu anlamakta zorlanıyorum hatta anlayamıyorum, bu adam değilmiydi pendik sonrası Rüştüyü dövdüren, bu adam değilmiydi Mustafa Denizli için; o mu yaptı bizi şampiyon diyen( Mustafa Denizli Fenerbahçeyi şampiyon yapan ilk türk teknik direktördür), hele Aziz Yıldırım'ın tutuklanma haberi geldiğinde Kadıköyde toplanan Fenerlilerin çıkardığı olaylar hatta Metrise gitmeleri....
Aziz Yıldırım sportif anlamda olmasa da mali anlamda ve tesisleşme anlamında büyük katkıda bulunmuştur kulübe ama karanlık bir adam olmaktan asla çıkmamıştır, yanındakileri her zaman harcamıştır( Hakan Bilal Kutlualp, Sadettin Saran).
Ve sonuç olarak Aziz Yıldırım tutuklandı, mahkeme başlayacak suçlu yada suçsuz olduğu anlaşılacak, tabiki suçu kanıtlanana kadar herkes suçsuzdur ama Fenerbahçe taraftarının bu tutumu gerçekten içler acısı...
Pazartesi itibariyle 2.dalga başladı şike operasyonunda ve Beşiktaş'ın hocası Tayfur Havutçu ile başkan yardımcısı Serdal Adalı da gözaltına alındılar mahkemeye çıkacaklar yarın,ya tutuklanacaklar yada serbest bırakılacaklar, Beşiktaş taraftarı bugün sosyal paylaşım sitelerinde eğer şike yaptıysak düşürün bizi, kirli bir kupa istemiyoruz diye bas bas bağırdı ve suçlu ise Serdal Adalı ile Tayfur Havutçu'nun suçlarını çekmelerini yazdılar, işte beşiktaş taraftarı burda ayrılıyor fenerbahçe taraftarından, adalete güveniyor ve daha da önemlisi kimse BEŞİKTAŞ dan büyük değildir diyor, Beşiktaş'ın adını lekeleyen herkes suçu neyse çeksin diyor, peki ya Fenerbahçe taraftarı ne yapıyor, Aziz Yıldırım'ı nerdeyse kulübünde önüne koyuyor...
Yazımı usta şair Özdemir Asaf'ın meşhur sözünü affınıza sığınarak biraz değiştirerek bitmek istiyorum, bütün renkler hızla kirleniyordu birinciliği sarı ve lacivert'e verdiler...

3 Temmuz 2011 Pazar

şike skandalı

Bu sabah yapılan operasyonla Fenerbahçe kulübü başkanı Aziz Yıldırım başta olmak üzere bir çok üst düzey kulüp yöneticisi ve bir kaç futbolcu göz altına alındı, malum ülkede Fenerbahçe taraftarı dışında Fenerbahçeyi seven yok, hep rakipleri desteklenir bunun en büyük sebebide Aziz Yıldırımdır, hep antipatik hep iddalı hep astığım astık bir ifadesi vardır çünkü Yıldırımın ve tehditvari açıklamaları hatta hakem odası basmaları federasyon üstünde bir şekilde baskı kurduğu hep söylenirdi ama bu sefer söylentiler ciddiyete bindi ve iddalar doğrultusunda bu sabah gözaltılar başladı, bu zamana kadar şike yapılmıyormuydu evet yapılıyordu hatırlayalım Galatasarayın 8-0 lık Ankaragücü galibiyeti sonunda şampiyon oluşunu ve daha bir çok örnek verebiliriz, eğer şike yapıldıysa zaten cezalar kesilecektir ve bu türk futbolu için bir dönüm noktası olacaktır umarım yargı cesur davranır ve herkes hak ettiği cezayı alır ve bundan sonra türk futbounda GERÇEK bir beyaz sayfa açılır.

23 Haziran 2011 Perşembe

Bloga dönüş

En son yazımı oscar tahminleri ve kırmızı halı üzerine yazmıştım , uzun zaman geçti , hiç bu kadar ara vermemiştim ve bundan sonra haftada en az 1 yazı ile karşınızda olacağım, hatta umarım 2 bazende 3 yazım olacak, bundan sonra düzenli yazacağım ve hedefim her hafta 1 klasik ve mutlaka izlenmesi gereken filmi burda detayları ile sizlere aktarmak , genelde sinema yazıyorum ve öyle devam edecek ama spor ve güncel olaylar hakkında da yazmaya devam edeceğim , ve en önemlisı artık düzenli yazacağım.

6 Mart 2011 Pazar

KIRMIZI HALI


oscar töreninde ödüllerin kime gideceği kadar merak konusu olan bir başka şeyde kırmızı halıdır, kırmızı halıda törene katılacak bayanlar şıklık yarışına girerler adeta o geceye damgasını vurmaya çalışırlar ve tabiki moda evleri ile mücevher firmalarıda isimlerini duyurmak için yarışırlar aslında kırmızı halı bazen törenin önüne de geçer itiraf etmek gerekirse bu sene de şıklar olduğu gibi rüküşler de vardı törende.
kırmızı halıda tabi ki kadınlar dikkat çeker çünkü erkeklerde çok farklı bir şey göremeyiz takım elbise ve papyon ya da kravat takılır standarttır(genelde papyon tercih edilir) ama bayanlar o gecenin en şık kişisi olmak için ellerinden geleni yaparlar hazırlıklar 1 hafta önceden başlar moda evlerinin yolladıkları kıyafetlerden kendilerine en uygun olanı seçerler ve o gece giyerler ve tabiki o elbiseye uygun saç makyaj ve takıyla kusursuz olmaya çalışırlar.
bu senede çok şıklar ve rüküşler vardı elbet kırmızı halıda, gecenin damgasını vuranları değerlendirelim o zaman.
en rüküşler:
CATE BLANCHETT: neden öyle giyindiğini anlayamadım doğrusu öyle bir törene o kıyafetle katılmak sanırım bu senede rüküş olayım ve rüküşlüğümle damga vurayım törene düşüncesindeydi başka bir açıklaması olamaz o kıyafetin çünkü. açık lila boyundan ayakları örtecek kadar uzunlukta ve göğüs bölgesi yuvarlak bir halkayla çevrili etrafında boncuklar olan enteresa bir elbiseydi ve blanchett bu elbiseyle gecenin en rüküşü oldu.
AMY ADAMS: o elbiseyi başka bir törende giyse düşünülebilirdi ama oscar töreni için kesinlikle uygun olmayan çok başarısız bir elbiseydi bi kere dekolte yoktu boynunu tamamen kapatan ve yere kadar uzanan mavi taşlarla kaplı adeta altın gününe gidilirken giyilen bir elbise gibiydi yeşil taşlı mücevherleride bence uyumsuzdu ve adams gecenin rüküşlerinden oldu bu elbisesiyle.
MELISSA LEO: en iyi yardımcı kadın oscarını alması nerdeyse garantiydi ve o da bunu biiliyordu ona rağmen bu kadar düz bir elbiseyle törene gelmesini yadırgadım. beyaz dantelli ama son derece sıradan ve basit görünen elbisesiyle leo da gecenin rüküşlerinden oldu.
MARISA TOMEI: tomei nin giydiği siyah elbise de bu tören için son derece ağırdı bir baloda giyilebilir ama kırmızı halıda öyle bir elbise giymek son derece yanlış bir tercih olmuş , bacaklarına kadar düz gelen bacaklardan asimetrik olarak bollaşan bir elbiseydi ve maalesef gecenin rüküşlerinden yaptı bu elbise tomei yi.
JENNIFER HUDSON: tam 30 kilo vererek o eski halinden tamamen kurtulan hudson acaba o kiloları vermesemiydi dedirtti yada alışmadığımız için bize garip geldi oras tartışılır ama giydiği turuncu elbise kesinlikle tartışılmayacak kadar felaket bir elbiseydi abartı göğüs dekoltesiyle nasıl bir mesaj vermek istedi onuda anlamadım bakın zayıfladım ama memelerim hala yerinde mi demeye getirmişti hayır başka bir mesaj olamazdı çünkü son derece basit bir dekolteydi ve o dekolte bile gecenin en rüküşü olmasını sağlardı ve öyle de oldu tören için son derece basit bir elbiseyle gecenin en rüküşü oldu hudson.
gecenin orta kararları:
GWYNETH PALTROW: altın sarısı elbisesiyle kimilerine rüküş kimilerine şık geldi paltrow eleştirilen bir seçim olsada totalde gecenin vasatları arasına girdi bu elbisesiyle, saçları elbisesiyle çok uyumluydu ordan artı puan kazandı ama dekoltesi bence gereksizd çünkü paltrowda göğüs dekoltesi verecek bir göğüs yok ve bunlardan kaçması gerekirken o ısrarla bir dekolte vermeye çalışmış ama başaramamış o çabası da olmasa bu elbiseyle gecenin şıklarına girebilirdi ama o eksi puanla gecenin vasatları arasındaydı paltrow.
HAILEE STAINFELD: yaşına göre harika bir seçim yapmıştı genç yıldız eski törenlerde yaşıtlarının düştüğü hataya düşmemiş ve dekolte vermeye yada seksi olmaya çalışmamıştı o yüzden kesinlikle süper bir seçimdi ama yine de oscar töreninden çok mezuniyet balosunda giyilecek bir elbise olduğu için her ne kadar harika bir seçim olsa da özellikle topuz saçlarıyla ve taktığı taçla lise mezuniyetine giden sevimli bir genç kız havasındaydı ve bu da onu gecenin vasatları arasına soktu.
REESE WITHERSPOON: oscarlı yıldız bu sene sade bir elbiseyi tercih etmişti ne fazla şıktı ne de rüküş siyah uzun elbisesi göğüs bölümünde beyaza dönüyor ve siyahla beyazın uyumunu güzel yansıtıyordu ama witherspoon a yapılan makyaj onu fazla yaşlı göstermişti yani makyözünün mağduru oldu diyebiliriz ve gecenin vasatları arasına girdi böylelikle reese witherspoon.
rüküşler ve vasatlardan sonra gelelim gecenin şıklarına bu geceye damgasını vuran 6 şık yıldızı şıklık derecelerine göre sıralamaya başlayalım.
6-JENNIFER LAWRENCE: a winters bone filmiyle oscar a aday olan genç yıldız sade kırmızı elbisesiyle ve harika saç makyaj uyumuyla gecenin şıklarından oldu, göğüs dekoltesinde gayet ölçülüydü bileğinde ve kulağındaki takıların uyumuda onu bu gecenin en dikkat çekici bayanlarından biri yaptı.
5-NATALIE PORTMAN: bu geceye hem en iyi kadın oyuncu oscarını alarak damga vurdu hem de elbisesiyle hamile olmasına rağmen giydiği elbise onu son derece şık ve tatlı göstermişti saçlarının yandan omzuna düşmesi ve yerinde göğüs dekolteside elbisesiyle beraber ona artı puan kazandıran detaylardı ve bu detaylarla gecenin şıkları arasına girmeyi başardı portman.
4-HALLE BERRY: kısa saçlarına rağmen o kadar şık o kadar hoştu ki gecenin şıklarına girmekte zorlanmadı berry makyajı açık ara gecenin en iyi makyajıydı bi kere ve ten renginin verdiği avantajıda kullanarak seçtiği elbise berry ye çok yakışmıştı. omzunu tamamen açıkta bırakan straplez elbisesi vücut hatlarını gösterecek şekilde darlaşarak aşağıya kadar inmişti ve bu berry yi adeta bir kraliçe gibi gösterdi gece boyunca dolayısıyla gecenin şıkları arasına da rahatlıkla girdi berry.
3-MILA KUNIS: black swanda portman a eşlik eden ve gelecek vaad eden kunis gecenin en şıklarındandı lila rengi ve son derece cesur elbisesi ona çok yakışmıştı herkesin cesaret edemeyeceği ve yakıştıramayacağı kadar zor bir elbiseydi sıradan basmakalıp bir elbise değildi biraz salaş biraz seksi ve biraz da karışıktı ama kunis bu elbiseyi son derece başarılı taşıdı gece boyunca aşırı göğüs dekoltesi bile göze batmadı saçları biraz daha başarılı olsa daha üst sıraları zorlayabilirdi ama son derece şık yıldızların olduğu bu gecede 3.lük de büyük bir başarı olsa gerek.
2-SCARLETT JOHANSSON: dünyanın açık ara en güzel kadını olan scarlett bu geceye de üstelik hiçbir dalda aday olmamasına rağmen damga vurdu hem güzelliğiyle hem de şıklığıyla. Baştan aşağıya kadar dantelli olan elbisesi üzerine muhteşem oturmuştu makyajı ve ona ayrı bir hava katan dağınık saç şekliyle gecenin en şıkları arasına girdi scarlett kıyafetini tamamlayan yüzüğüde harikaydı ve inanılmaz sırt dekoltesi de scarlett i gecenin en şıkları arasına sokmada önemli bir etkendi tek eksisi maalesef kolundaki o renkli dövmeydi normal hayatta güzel olsa da böyle gecelerde eksi hanesinde yazılıyor bu detaylar ama ona rağmen gecenin en şık 2. güzeli oldu JOHANSSON.
1-ANNE HATHAWAY: gecenin sunucularından biri olarak kırmızı halıda da kesinlikle kendisinden bahsettirmesi gerekirdi ve bahsettirdi de valentino imzalı kırmızı elbisesiyle kırmızı halıda adeta bir kuğu gibi süzüldü hathaway o gece, omzu tamamen açıkta bırakan straplez elbisesi aşağılara doğru gül motifleriyle daha da şık bir görünüm kazanıyordu elbisesine uygun kıpkırmızı rujları ve kırmızı ojeleriyle adeta kırmızı halıyla bütünleşti o gece hataway tek eksiği ise maalesef aşırı beyaz teniydi biraz bronz olsa o elbise ona çok daha iyi oturacaktı ama o kadar kusurda olsun artık diyip gecenin en şık bayanı seçtim ANNE HATHAWAY i.

p.s: kırmızı halıdan geçenlerin tüm fotoğraflarına http://www.imdb.com/features/oscars/2011/gallery/11_oscars_arrivals linkinden ulaşabilirsiniz.