Scarlett Johansson:
84 doğumlu Scarlett oyunculuk kariyerine çok genç yaşta başladı henüz 10 yaşındayken filmlerde oynamaya başladı güzelliği Danimarka ve Polonya karışımı olan Johansson ilk çıkışını The Horse Whisperer filmiyle yaptı daha sonra Hollywood da genç kız rollerinde sıkça yer aldı ve Lost in Transition ile sınıf atladı golden globe adaylığı kazandı ve çok olumlu eleştiriler aldı bu filmle, şuan hollywoodun en güzel en seksi kadınları dendimi scarlett en başta akla gelenlerden biridir. Woody Allen la çektiği filmler(Match Point,Scoop,Vicky Cristina Barcelona) onun kendini sinemasal diyalog alanında geliştirmesi açısından önemliydi en son Iron man 2 filminde sinemaseverlerin karşısına çıkacak olan Scarlett kendisi gibi oyuncu olan Ryan Reynolds ile evlidir.
En sevdiğim filmleri:The Girl With Pearl Earring, Lost in Transition ve Match Pointtir.
Drew Barrymore:
Oyuncu bir aileden gelmesinden dolayı oyunculuk kariyerine 2 yaşındayken başlayan Barrymore için kundaktayken oyunculuk yapıyordu desek yanlış olmaz aslında e.t ile daha 7 yaşındayken ismini duyuran Barrymore genç yaşta kazandığı şöhreti iyi kullanamayıp uyuşturucu problemiyle karşılaştı ama sonra toparlanarak şuanki çizgisine geldi fakat en büyük problemi hep romantik komedilerde oynaması ve gerçek oyunculuk potansiyelini yansıtamaması ama eminim ki manevi babası Spielbergin çekeceği sağlam bir dramayla oscarı kucaklayacaktır Barrymore. Barrymore için ilginç bir ayrıntı da bazı filmlerde başrol teklif edilmesine rağmen o yan roller hatta figüran roller de oynamak isteyip böyle daha mutlu oldum demiştir bu da hiçbir kompleksi olmadığını gösterir bu filmler Donnie Darko, Freddy Got Fingered ve Scream dir ayrıca yönetmenlik koltuğuna da oturmuştur Barrymore ve ilk çektiği film olan Whip it le gayet olumlu eleştiriler almıştır.
En sevdiğim filmleri: Wedding Singer,50 First Dates.
Monica Bellucci: Aslen İtalyan olan Bellucciyi daha çok Fransız filmlerinde görmüşüzdür kariyerine model olarak başlayıp ordan beyazperdeye geçen Bellucci bir bakanın tekrar baktığı inanılmaz güzelliğiyle dikkatleri çekmiştir ve filmlerde oynadığı fazlasıyla cesur sahnelerle kuralları olmadığını da sanat için her şeyi yapacağını da göstermiştir. Seksi ve sert bakışlarıyla sinemada da genelde o tür roller alan Bellucci kendisi gibi oyuncu olan Vincent Cassell ile evlidir 91 senesinde Dracula filmiyle başlayan kariyerinde en önemli filmleri L’appertement, M alena ve onu tüm dünyanın tanımasını sağlayan Irreversible dır.
En sevdiğim filmleri:Irreversible, Ne te retourne pas, L’appartement.
Reese Witherspoon: Sinemanın aptal sarışını olarak değil de zeki sarışını olarak tanınan Witherspoon çektiği iki filmle bunu kanıtlamıştır Legally Blonde serilerinde sarışın ama çok zeki bir avukatı canlandıran Witherspoon o filmlerde yakaladığı başarısını Walk the Line filmiyle oscarla taçlandırmıştır kendisi gibi oyuncu olan kocası Ryan Phillipsten Oscar aldıktan sonra ayrılan Witherspoon iki sene yine oyuncu olan Jake Gyleenhaal ile çıkmış ama bu ilişkide geçtiğimiz aylarda bitmiştir daha çok romantik komedilerde rasladığımız oyuncu artık dramalarda oynamak istiyorum diyerek komedilerden sıkıldığını dile getirmiştir.
En sevdiğim filmleri:Legally blonde, Pleasantville, Election.
Nicole Kidman: Herkes onu Tom Cruise ile olan evliliğiyle tanıdı nasıl o evlilik Hollywood da büyük sansasyon yarattıysa boşanmalarıda aynı sansasyonu yaratmıştı kariyerinin ilk yıllarında kötü ama kendini gösterebileceği filmlere oynamasının yararını Tom Cruise ile tanıştığı Days of Thunder filmiyle fazlasıyla gören Kidman güzelliğiyle beraber Cruise un şöhretini de arkasına alarak kaliteli yapımlara geçmiştir ve Kubrickin son filmi olan Eyes Wide Shut ta Cruise ile yine tabuları yıkacak bir cesaret örneği göstererek cüretkar sahnelerde oynamıştır ve o filmden sonra Cruise dan boşanarak kariyerine kendi başına devam etmiştir ve Moulin Rouge müzikalinde oscarlık bir performans göstermiş ama o sene hakkı yenmiştir ve bir sene sonra adeta geçen senenin ahı olarak oscarı The Hours filmiyle almıştır.
En sevdiğim filmleri :Moulin Rouge, Dogville, Cold Mountain.
Gwyneth Paltrow: Paltowu ilk olarak Spielbergin Hook filmiyle tanıdık ve o filmden sonra kötü yapımlarda oynadı taa ki Se7en filmine kadar David Fincherin kült filmi se7en da Brad Pitt in karısı rolünde kendini gösteren Paltrow o filmden sonra kendisine gelen film tekliflerinden en kalitelilerini seçerek başarılı bir kariyere doğru yol aldı Sliding Doors, Great Expectations gibi kaliteli prodüksiyonların ardından kendisine Oscar getirecek Shakespeare in Love filminde gerçekten harikülade bir performans gösterdi ve oscarı kazandı ve 2003 senesinde Coldplayin solisti Chris Martin ile evlenerek başarılı kariyerinin mutlu bir evlilikle taçlandırdı.
En sevdiğim filmleri: Sliding doors, Se7en, Talented mr Ripley, Shallow Hall, The Royal Tenenbaums.
Kate Winslet: Winsleti 95 senesinde Sense and Sensibility de tanıdık henüz 20 yaşındaydı ve oscara aday olmuştu o performansıyla ve ondan sonra bu sefer kendisine büyük şöhreti getiren Cameronun Titanici ile yeniden oscara aday oldu ama Titanic ona sadece Oscar adaylığı değil Hollywood da saygınlık da getirdi ve 2002 de bu sefer Iris filmiyle 3.kez oscara aday olduğunda henüz 27 yaşındaydı Winslet ve yine alamamıştı oscarı ve bu onda artık takıntı haline gelmişti 2004 senesinde yine bir kült filmde karşımıza çıktı Winslet Eternal Sunshine of the Spotless Mind bu filmde gerçekten Jim Carreyle harika bir performans gösterdiler film inanılmaz başarılı oldu ve Winslet bir kez daha aday oldu oscara sanki bu sefer hak etmişti almayı ama yine alamadı almak için çok çaba gösterdi hatta kariyerine zarar verdi Oscar hırsı çok cüretkar sahnelerde oynadı filmlerde ve bir adaylık daha geldi o cüretkar filmlerden biri olan Little Children ile ama o sene The Queen ile gövde gösterisi yapan Helen Mirrenin karşısında hiç şansı yoktu ve geldi çattı 2009 Winslet birbirinden harika iki film çekti ve bu sene oscara iki filmimle de talibim dedi ve golden globe da bir ilki gerçekleştirerek hem en iyi kadın ödülünü hem drama hem komedi dallarında Revolutionary Road ve The Reader ile aldı bu oscarın habercisiydi sanki ve o tutku haline getirdiği heykeli Winslet yine gayet cüretkar sahneleri olan The Reader ile kucakları ve ilk söylediği cümle bundan sonra sinemada soyunmayacağım oldu. Yönetmen kocası Sam Mendes de oscarı olmasıyla rahatlamış oldu.
En sevdiğim filmleri: Eternal Sunshine of the Spotless Mind, Finding Neverland, Sense and Sensibility.
Marion Cotillard: Onunki diğerlerinden çok daha farklı bir kariyer çünkü oscarı alana kadar onu kimse tanımıyordu ve geldi daha ilk adaylığında oscarı aldı kimileri o heykelcik için kendini paralarken daha ilk adaylığında hemde Julie Christie nin ellerinden aldı hak etti de ama kimse inanmıyordu alacağına ben hariç çünkü Christie gerçekten çok iyi oynamıştı ama Cotillard Edith Piaf ı canlandırdığı La Vie En Rose filminde muhteşemdi ve oscarı almalıydı o sene en iyi kadın oscarını alan açıklandığında herkes şok olmuştu Kodak Theatre ın içinde ama ben gecenin 6 sında çığlık atmıştım çünkü onun hakkıydı ve hak eden kazanmıştı ve o filme kadar kariyerinde genelde vasat filmler vardı ve çoğunda 2.rollerdeydi sadece Taxi filminde bile aslında dikkat çekerdi benim dikkatimi çekmişti ama en azından onun gibi güzel birini çok geç olmadan tüm dünya tanıdı e tabiî ki oscarı aldıktan sonra kaliteli yapımlarda oynamaya başladı Public Enemies ve Nine da rol aldı şimdi de inception da oynamaya hazırlanıyor ve bence bu yetenekli kadın evdeki heykelciğe ilerleyen senelerde bir arkadaş daha getirecek.
En sevdiğim filmleri: Jeux Denfants, La Vie En Rose, Nine.
Michelle Williams: O da küçük yaşta başladı kariyerine hatta Lassie filminde oynayan o küçük tatlı kızdı ve o kız büyüdü ilk önemli rolünü Prozac Nation da aldı daha sonra onu tüm dünyada üne kavuşturacak olan dizi Dawsons Creek de 5 sene oynadı ve dizi bittiğinde Williams amerikada çok meşhurdu ve bundan sonra diğerleri gibi kariyerini dizilerde değil beyazperde de devam ettirmeyi seçti çok da doğru yaptı bence sonrasında Ang Lee nin Brokeback Mountain filmiyle kariyerinde önemli bir sıçrama yaptı ve orda Heath Ledger la tanıştı daha sonra nişanlandılar ve çocukları oldu ama Heath Ledgerin trajik ölümü sonrası Williams bunalıma girdi ama sonra kendini çok sevdiği sinemaya adadı adeta ve Wendy and Lucy deki rolüyle kendinden çok söz ettirdi daha sonrasında Synecdoche New York ve Mammoth filmlerinde oynayan Williams son olarak scorsese nin Shutter Island filminde karşımıza çıktı.
En sevdiğim filmleri: Indenciary, Mammoth.
Zooey Deschnadel:Bu yetenekli ve güzel kızın Hollywood da bir türlü istediği rolleri alamayıp kaybolup gidicek oyunculardan biri olacağını düşünerek çok üzülmüştüm taa ki bu seneye damgasını vuran 500 Days of Summer filminde oynayana kadar zaten yetenekliydi ve güzeldi sadece şöhreti eksikti ve o da tamamlanmış oldu bu filmde. Onu ilk All the Real Girls filmiyle keşfettim bence filmde harika oynamıştı ve filmde çok güzeldi daha sonra Yes Man de Jim Carreyle harika bir ikili oldular ve en sonunda 500 Days of Summerla artık daha kaliteli roller almak istiyorum mesajı verdi Zooeyin en büyük özelliği iri gözleri ve katı katı duruşu ve bu özellikleriyle Hollywood da farklı bir kadın portresi çiziyor bu da onu farklı rollerde göreceğimizi gösteriyor.
En sevdiğim filmleri: All the Real Girls, 500 Days of Summer, Yes Man,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder